Kömürcüoğlu Kadir Altaş yakın zamanda iş hayatını noktaladı ve emekliye ayrıldı. Allah’tan kendisine uzun, sağlıklı ve huzurlu bir ömür diliyoruz.
İstanbul’da hastalarımız hep Vakıf Guraba’da yattı. Kömürcüoğlu çünkü gariplerin yanındaydı. Hizmet etti, yüksünmedi, şimdi biz de ona hizmetleri için teşekkür ediyor ve duamızı tekrarlıyoruz: Allah ona uzun, sağlıklı ve huzurlu bir ömür versin.
Kömürcüoğlu’nun hizmeti çoktur, hasletleri fazladır. Ancak onun en önemli özellikleri elbette şairliği, insanına düşkünlüğü, vatanını sevmesi. Tabi fotoğrafçılığını, tarihçiliğini de unutmamak lazım. Ayrıca hatıra hazinesi gibidir. Bu vesileyle emekliliğinin köyümüz hakkında hazırladığı kitabı hızlandıracağını umut ediyoruz, kitabı da merakla bekliyoruz.
Kömürcüoğlu’nun her önemli olayı dile getiren bir şiir kaleme alması adetidir. Mesela Keçiler köyümüzde yasaklandığında Keçiler şiirini yazması büyük ses getirmişti. Akdağa şiir yazdı; köyümüzün özel insanlarının güzelliğini anlatan şiirler yazdı; hocaları, hafızları, postaları, garipleri anlatan şiirler yazdı. Dağ günlerine şiirler yazdı. [Bu şiirlerin bir kısmı “Gülü de Ağlatmışlar” adıyla bir kitap olarak da yayınlandı.] Sitemiz üzerinden atışmalar yaptı. Köyümüzün ozanı, atan kalbi, söyleyen dili oldu. Aşklar, acılar, gurbetler, ayrılıklar, sevinçler, umutlar hep onun kaleminden damıttığı şekliyle kalbimize damla damla aktı. Şimdi ise kendi emekliliğine, kemaline, elvedasına bir şiir yazdı. Buyrun hissiyatını kendi dilinden okuyalım:
ELVEDA
Kırk yıldır her gün koştuğum işim Yaş kemale erdi sana ELVEDA Ağardı saçlarım döküldü dişim Gençlik hayallerim hazzım ELVEDA
Nice yazı yazdım dosyalar dizdim Kanunu nizamı ruhuma yazdım Namertler yüzünden canımdan bezdim Meydan sizin olsun kalın ELVEDA
Her gün hastalarla hemhal oldum Gün oldu boş kaldım gün oldu doldum Gahi sitem yedim gah dua aldım Yardımım bekleyen dostlar ELVEDA
İki dostum vardı kalem ve kâğıt Gün oldu dertlere yazdık bir ağıt Dosyaları topla evraklar dağıt El derdiyle saçım yoldum ELVEDA
İşte gün yüzüne asla bakmadım Abdestsiz duasız evden çıkmadım Yağımla kavruldum ele bakmadım Menfaat için koşan naslar ELVEDA
Haramdan sakındım elim sürmedim Devletin malını ele vermedim Bir toplu iğneyi vurup kırmadım Vatana verdiğim hizmet ELVEDA
Aş verdi iş verdi hem barındırdı Ben hasta olunca beni kayırdı Sakladı kokladı elden ayırdı Devlet memurluğum unvan ELVEDA
Sırt sırta verip rızık kazandık Kâğıtlar üstüne işleri yazdık Gahi sitem ettik gâhi de kızdık Mesai dostlarım size ELVEDA
Amirlik eyleyip gönül kırmadım İstenmeyen yere asla varmadım Halden bilmeyenle ahbap olmadım Amirlik memurluk bitti ELVEDA
Ne kahırlar çektim elin dilinden Uykusuz geceler geçti ömrümden Münafık dostlardan namert elinden Sahte arkadaşlar size ELVEDA
İşimi sevdim neşeyle koştum Evimi sevdim yuvama taştım Yalandan riyadan hep uzak kaçtım Kıymet bilmeyenler kalın ELVEDA
Bana kucak açan sandalyem masam Sizler bilirsiniz derdim ve tasam Sarıldık koklaştık ben nasıl küsem Hakkınızı helal edin ELVEDA
Her sabah çayımı bana getiren Kirimi pasımı silip süpüren Bunca angaryamı alıp götüren Çorbamı dolduran canlar ELVEDA
Erzurum, Gureba, Güngören, Lepra Yola revan ol da eşyanı topla Doğruluk çizginden yâdlara sapma Her rüzgârla esen sazlar ELVEDA
Kapım açıktı ve sofram açıktı Yıllarca insanlar sel oldu aktı Nicesi derdinden şifayla kalktı Hatır gönül soran dostlar ELVEDA
İnsana hizmeti şiar edindim Çalıştım çırpındım dostlar edindim Kini nefreti kalbimden sildim Her gün kapım çalan yaren ELVEDA
Haram bir lokmayı eve sokmadım Elin mal mülküne kem göz bakmadım Bağrıma taş bastım gönül yıkmadım Her dem kahrım çeken canan ELVEDA
Her türlü nazımı kahrımı çeken İşten ayrılınca gözyaşı döken Kadere rızayla boynunu büken Gönül sultanlarım kalın ELVEDA
Kömürcüoğlu bu yazım kaderim Hizmet bu kadarmış çeker giderim Yarana ahbaba selam ederim Görev sona erdi bana ELVEDA
Mihmani Yaratmazdan evvel arşı, kürsi, âlemi Neyi halkeyledi, çıktı ol huzuri divana Hangi harfin noktasında cümle ruhlar cem olur Hangi harfin noktasıdır evvel oldu nişane
Sefili Yaratmazdan evvel arşı, kursi, âlemi Muhamme’din nuru çıktı ol huzuri divana Ba harfinin noktasında cümle ruhlar cem olur Ba harfinin noktasıdır evvel oldu nişane
Mihmani O kimdir ki yüzü kara kalbi de paslı durur? O kimdir ki gözü yaşlı gönlü de yaşlı durur? Hangi harftir hangi harfe istikamet gösterir? Hangi harftir arzuhali yetirici sübhana?
Sefili Mevlasını bilmeyenin yüzü kara kalbi de paslı durur Ol Muhammed, ümmeti için gözü yaşlı gönlü de yaşlı durur Sin harfidir ba harfine istikamet gösterir Mim harfıdır arzuhali yetirici şubhana
Mihmani Barekallah aşık sana aşıklık metain şendir Mihmani der, muradım eliftir, maksadım nundur Nuh’un gemisinin motoru nedendir kaptanı kimdir? Ne ile yürüdü gitti ne yana
Sefili Cümlemizi yaratan ol Halık Allah’tır Sefili der maksadın Nuh, muradın Allah’tır Geminin motoru bismillah, kaptanı Nuh’tur Bismillah ile yürüdü gitti her yana
Mermer taş ot bitirse Dibinde noksan olur Kırık testi su götürse Kabında noksan olur Yarım hekim ilaç verse Kar eylemez yaraya Kul kusursuz olmaz asla Hapında noksan olur Zerre kadar aklı olan Manevi yoldan gider Hak Teâlâ zarar etmez Giderse kuldan gider Bir insanın varlığı ne ki Boşanır elden gider Ziyaretçiler uğramaz Kapında noksan olur Aşık Sefili ne düşmüşsün Böyle beyhude nara Boş yasama bu âlemde Sen de bir işe yara Haram benzer külden dağa Dayanamaz rüzgara Dağılır her biri bir yana Topunda noksan olur
Zerre kadar aklı olan İmanı terk eylemez Mevlasına bağlı kalır Gümanı terk eylemez Gelen gider, giden gelmez Bilen yok ki ne hal var İnsanın imkanı olsa Bu canı terk eylemez Kunfeyekün olacaktır Zemin sema asuman Kalmayacak cinnu canlı Ol melekül mevti han Yeniden dünyaya gelse Hamza gibi pehlivan Kolunda kuvveti kalsa Meydanı terk eylemez Lokman Hekim çok aradı Ölüme derman bulsaydı O vermezdi canını Tahtında baki kılardı Sultan Süleyman’ını Sürerdi zevki sefayı Devranı terk eylemez Sefiliyim bir günahkar Yok elimde hünerim Gün gelir ki su kesilir Akmaz olur pınarım Ömrüm biter nasip olmaz Ben aslıma dönerim Var mı öylesi bir canlı Cihanı terk eylemez
Bir acaip nesne gördüm Her insan görmüş değil Yetmiş iki millet geldi Sırrına ermiş değil Kökü semada, başı zeminde Dalı sarmış her yani Yaprağı yok, çiçeği var Barını vermiş değil Mürşidi kamil olanlar Ab-ı kevserden içer Biri okur biri yazar Birisi mana seçer Sekiz kapı dört kilidi Tek bir anahtar açar Birisi var vakıf olmuş Diğeri girmiş değil Bir bina var dört direğin Üzerine kurulmuş Gelen kervan hayran olmuş Bakan gözler yorulmuş Kudrete sekiz tane Ayrı isim verilmiş Sefili çok ıraktadır İçine girmiş değil
Rahmetlik Mustafa dedem bizim evde âşıkları dinlerdi. Bende ona bir gün babamın yazdığı “ANAM” şiirini okudum. Şiiri çok beğendi. “Benim de anama yazdığım bir şiir var.” dedi. Ben de kâğıt kalemi elime aldım. O söyledi, ben yazdım.
Atılhan Acar
ANAM Altı yaşında kaybettim babamı. Anam çalıştırdı kürek yabamı; Sattı öküzü, koştu arabamı. Küçükken kıymetin bilmedik anam.
Dedi, yavrum ben görmüştüm rüyamı. O çalıştı dağıtmadı yuvamı; Arı oldu, bal doldurdu kovamı, Türlü çiçeklerden derledin anam.
Geçim için çayır, tarla dolaştık; Yağmurlara, dolulara karıştık. Annem ile güle güle çalıştık, Bir gün yüzün ekşi görmedim anam.
Bazen olur kulağımı bükerdin, Çifti sürer, tohumları ekerdin. Her dem ağlar, gözyaşını dökerdin; Dahi bir gün olsun gülmedin anam.
Sakın of deme annene karşı! Piri fani olmuş ağarmış başı. Artık doksan beşi geçiyor yaşı, Daha yüz yaşına girmedin anam.
Kulakları işitmez, duman gözleri. Her zaman doğruydu onun sözleri. Yürümez ayaklar, yorgun dizleri; Dünyada murada ermedin anam.
Mustafa Altaş anana iyi bak! Yemeğini yedir, sobasını yak, İncitme gönlünü, hizmetine bak; Fatma Ana’ya komşu olasın anam.
Lanetlendi mel’un şeytan yüzünde nur kalmadı Karun cimrilik eyledi, yer yuttu var kalmadı Arıya hile öğretti insanın bu şirreti Her zerreye haram girdi, helal bir kar kalmadı
Geçmişine dönüp bakmaz kayıp etmiş özünü Tarihinden ibret almaz kin bürümüş gözünü Gurur ile seyrediyor teni üryan kızını Nefsinin esiri olmuş, edebi ar kalmadı
İslam dini kabul etmez şeytani olan işi Namus kavramını yazar namussuz olan kişi Erkeğinen bile gezer sözde kız arkadaşı Şehirlerde genç bayan dul, köyde bekar kalmadı
Ey Sefili, nefsin ile daim olsan savaşta İnsanı yoldan çıkarır tuzak kurar her yaşta Gayret eyle kazanasın imtihanı bu işte Çay taşları zümrüt oldu, cevhere yer kalmadı