DERNEK
Bir zamanlar köy dört dağ arasında, gökyüzünün berrak maviliği ile sınırlanmış kocaman bir dünya idi. Dağların arkası ya nenelerin masallarındaki devlerin ülkesiydi ya da askere gidenlerin anlattığı anılar idi.
Sonra okumak için çıkanlar oldu, gurbet için dağları delenler oldu, dağların arkası keşfedilmeye başladı.
Sonra yeni yurtlar keşfedildi, gurbet eller yeni yaşam alanları oldu.
Birinci gurbet nesli özlemini, hasretini sinesine bastı, direndi, gece gündüz çalıştı kendisine yurt edindi. Ama hiçbir zaman unutmadı çocukluğunu, ana yurdunu, baba yadigarını.
Bir hocamız demişti ki, “köy çocuğu çocukluğunun geçtiği topraklara çok bağlıdır. Orası onun için ana kucağıdır. Yetmiş yıl geçse de özlemi hep tazedir. Çünkü o, köyün sokağıyla, çamuruyla, bayırıyla, çayırıyla hemhal olmuştur. Köyün tozuyla, toprağıyla büyümüştür. Şehir çocuğunda bu aidiyet yoktur.”
Gurbete gidenlerin ikinci ve üçüncü nesilleri şimdi gurbeti kendilerine sıla edinmiş durumdalar. Ama ilk çıkanlar, aradan yıllar geçmesine rağmen, rüyalarında Akdağ’da, Tiper’de, Güynes’te, Mağarabaşında geziniyorlar. Unutmak ve ayrılmak kolay değil.
Yine bir zamanlar devlet denince jandarma ve ‘golci’ den başka bir meslek ve kelime aklına gelmeyen köylülerimiz, bu gün devletin hemen hemen her bir mevkisine, makamına çocuklarını yerleştirmiş durumdalar. Ve de bu okuyup devlette amir-memur olan köyün evlatları köyü terk etmediler. Mesleklerini nerede icra ederlerse etsinler kendilerinin İNCİ’li olduklarını unutmadılar. Ve her fırsatta köye akın akın geldiler ve de geliyorlar.
Bugün, yüzlerce insanımız, devlet dairelerinde maddi ve manevi imkanlara kavuşmuş durumda ama çok sevdikleri bu köye zerre kadar katkıları yok. (istisnalar var mutlaka) Köye karşı hainliklerinden değil. Düşünülemez de. Çünkü köye bir fayda sağlamak isteseler de ‘ne yapalım’ noktasındalar.
Köyün bütün yükü ve beklentiler muhtar üzerinde. Muhtar koşturuyor. Ve her şeye tek başına koşuyor. Nefesi yettiğince koşuyor. (Allah razı olsun.)
Bu kadar devletlu ve imkana sahip insanımızı köyün hizmetine nasıl kanalize edebiliriz. Yapılacak güzelliklere katkılarını nasıl sağlayabiliriz.
Kanaatimce,
Köyün içindekileri ve dışındakileri kapsayacak bir dernek kurmalıyız. Hemen hemen her köyün bir derneği vardır. Biz, çeşitli zamanlarda dernek kurma denemeleri yapılsa da, bu gün bizi kapsayan bir derneğe sahip değiliz.
İsmi ne olursa olsun: köyümüzü ve kültürümüzü yaşatma derneği, ya da cami derneği. Ama bir dernek etrafında toplanmamız artık çok ve çok elzem olmuştur.
Dışarıdakilerin ve içeridekilerin katkılarıyla beş yüz ve daha fazla üyesi olan bir dernek neler yapmaz ki!
Tek bir merkezden yönetilen ve Oltu, Bursa, İzmir ve İstanbul da birer şubesi olan, belli mekanı olan bir dernek hoş olmaz mı? Köyde bir merkezi olan, misafirhanesi olan, bir çay ocağı olan, gelene gidene ev sahipliği yapan, kimsesizlerin kimsesi olan, garibin, yoksulun evi barkı olan bir dernek güzel olmaz mı?

Bursa ve İstanbulda oturan köylülerimizin birlikteliğinden bir resim
İnsanımızı bir araya getiren, köyümüzü ve kültürümüzü yaşatan, gurbetteki ikinci ve üçüncü nesillere atasını ve ata toprağını hatırlatan. Ve de büyük şehirlerin ıssız sokaklarında hayata tutunmaya çalışan gençlerimizin sırtını dayadığı bir dernek sizin kulağınıza da hoş gelmiyor mu?
Köyde ve şehirlerde gözden ırak garibanlığını yaşayan insanlarımızı, hastane köşelerinde derdine derman arayan biçarelerimizi, yurdun dört bir yanında okumak için gidip sefalet çeken öğrencilerimizi bulup ellerinden tutan bir dernek hayra vesile değil midir?
Köyün bütün yükünü, köydeki üç beş kişiye bırakmak yerine, hep birlikte omuz vereceğimiz bir dernek aracılığıyla sırtlanmak kötü bir şey midir?

İzmirdeki köylülerimizden bir görüntü
“Ben ne yapabilirim?” diyen her bir köylümüze “hadi sen de şuradan tut” diyen bir dernek, insanımızın mayasında olan birlik ve beraberlik şuurunu açığa çıkaracaktır. Ve her birimiz diğerimizle birlikte sıkıntılarla baş gelmede daha güçlü olacağız.
Bu gün, tek birliktelik noktamız olan sosyal medya gurupları sadece ve sadece “hayırlı olsun”, “geçmiş olsun”, “Allah rahmet etsin” dayanışmasından ibaret. Bunu küçümsemiyorum ama biz bundan daha çok değil miyiz? Biz bu muyuz sadece?
Böyle bir derneğin yapabileceği işleri herkes kendince düşünebilir. Benim aklıma yapabileceği çok şey geliyor ama onlara girmiyorum. Önce bu fikir tartışılmalı.

Köyümüz dağ günlerinden bir görüntü
Kadir Altaş
En az beş yüz mensubu olan bir dernek olabilirsek ki, bu sayının iki katından da fazlayız diye düşünüyorum, sadece köyümüze ve köylümüze hizmet etmeyi bırakın, yaşadığımız ilçelere bile hayati önemde katkı sağlarız..
Köy ile irtibatını koparmayan, köy hakkında bazen yazılar yazan birisi olarak bu konunun tartışılması gerektiğini ve de gönüllü olanlarla, (gönülsüz olan olmaz, ama başka hesapları olanlar olur,) bir an evvel bir dernek kurulmasını teklif ediyorum.
Arz ederim😊
23.10.2025
Zakir ALKAN



