Kategori: Haber (Sayfa 1 / 7)

184 kayıt bulundu

Mustafa Ağırman Hoca’dan İhsan Süreyya Sırma Hoca’ya

AZİZ VE MUHTEREM HOCAM

Prof. Dr. Mustafa AĞIRMAN

Bu yazı, Muhterem Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma için Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin yaptığı veda gecesine gönderilen konuşmanın metnidir.

Çok Aziz ve Muhterem Hocam Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma Bey; sizi ilk defa Düşünce Yayınları’ndan çıkan “Yemen İsyanları”  isimli kitabınızla tanıdım. Daha sonra “dergi gibi günlük gazete” olarak bilinen Yeni Devirgazetesinin yazarlarından İsmet Özel’in köşesinde isminizi gördüm. Şerafettin Gölcük, İbrahim Canan ve zât-ı âlinizin Erzurum’dan yazmış olduğunuz bir yazı yayınlanmıştı İsmet Özel’in köşesinde. O zaman sizi gıyâben tanımış ve sevmiştim. 1978 yılında yedek subay olarak geldiğim Erzurum’da sizi vicâhen tanıdım ve daha çok sevdim. O günlerde Raşit Küçük ve Yusuf Ziya Kavakçı hocalarımızın da aralarında bulunduğu çiğ köfte meclislerinize katılmış ve sohbetlerinizi dinlemiştim.

1982 yılında Erzurum Yüksek İslâm Enstitüsü’ne asistan olmak için girdiğim imtihanın mülâkatında jüri üyesi olarak siz vardınız. 1984 yılında da Erzurum İlâhiyât Fakültesi’ne geçmiş ve asistanınız olmuştum. Yüksek Lisans ve doktora tezlerimi sizden yapmış olmam benim için büyük bir şeref oldu. Yüksek İslâm Enstitüsü’nde ve İlahiyat Fakültesi’nde girdiğiniz derslere ben de dinleyici olarak girer, öğrencilerin oturduğu sıralarda oturur ve sizi dinlemekten zevk alırdım.

KAYNAK: https://www.milliyet.com.tr/yerel-haberler/erzurum/erzurum-kitap-gunleri-nde-islam-peygamberi-ve-prof-dr-muhammed-hamidullah-konferansi-10755914

Erzurum merkezinde ve ilçelerinde yaptığınız akşam sohbetlerini kaçırmamaya gayret ederdim. Sizinle birlikte seyahat etmenin büyük bir zevk olduğunu bilenlerden ve yaşayanlardanım. Hınıs, Muş, Bitlis, Baykan üzerinden yaptığımız Siirt seyahatini unutmam mümkün değil. Siirt ve Tillo medreselerini ziyaretimiz, Molla Bedreddin ve Molla Burhan ile olan sohbetlerimiz hiç unutulur mu? Siirt’te yediğimiz Büryan kebabı ile Kilis’te (Siirt ile Pervari arasında bir mola yeri) içtiğimiz çayın tadı hâlen daha damağımızdadır hocam.

 Muhterem hocam, bunların hepsi bir yana, Pervari’de Şeyh Müşerref efendinin huzurundaki müeddep tavrınız beni çok etkilemişti. O zaman size söyleyemedim, ama izninizle şimdi söyleyeyim: Taptuk’un dergâhındaki Yunus’a benzetmiştim sizi o zaman. Sizi tanıyan çok kişi, sizin bu cihetinizi belki bilmeyebilir. Bu cihetinizin bilinmesini istediğim için yazdım bunları. Ne güzel insandı Şeyh Müşerref Efendi, değil mi hocam? 

Yazının Kaynağı: https://www.yenisafak.com/yerel/o-hem-seyda-hem-mursitti-âleme-107640

Ah hocam ah! Bu akşam orada, sizinle birlikte olmayı ne kadar çok arzu ederdim. O güzel dinleyicilere sizi ben anlatmalıydım. Gittiğimiz her yerde bir arkadaşınızın, bir ahbabınızın olduğunu benden dinlemeliydi arkadaşlar. Halep’te, Hama’da, Humus’ta, Şam’da, Amman’da, Medine’de, Mekke’de, Tâif’te, Riyad’da, Kuveyt’te, Bağdat’ta tanıdıklarının, dost ve arkadaşlarının bulunduğu İhsan Süreyya Sırma’yı benden dinlemeliydi bu güzel insanlar. Bir dünyalı, bir dünya vatandaşı, İslâm Ümmeti’nin bir ferdi olan hocam İhsan Süreyya Sırma’yı ben anlatmalıydım bu akşam. Suriye ve Irak’taki Kürtlerle Kürtçe, Arabistan’daki Araplarla Arapça, İran’dan gelenlerle Farsça, İngilizce bilenlerle İngilizce, Fransızca bilenlerle Fransızca konuşan hocamı, hocası Muhammed Hamidullah’a benzeterek anlatmalıydım bu gece. Ama olmadı. Her şeyde bir hayır vardır inşâallah. Sizin de çok yakından tanıdığınız arkadaşlarımızın daveti üzere şu anda Fransa’da bulunuyorum. Sizin doktora yaptığınız ve hepimizin üstadı olan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah hocayı yakından tanıdığınız ve hizmetinde bulunduğunuz Fransa’dayım. Buradaki müslümanlarla hasbihal etmek için geldim. Çok önceden verilmiş bir sözü yerine getirmek için buradayım. Sizden izin alıp geldim buraya. Buradaki dostlarımızla beraber size ve salondaki herkese selam ediyoruz. 

Hocam! Türkiye ve Avrupa’da nereye gidiyorsam İslâm adına derdi ve gayreti olan arkadaşların hepsi sizi tanıyorlar ve sizi soruyorlar. Bu da bir talebeniz olarak beni çok heyecanlandırıyor. Karşılaştığım her insan, sizin hoş sohbetlerinizden, sıcak ilgi ve alâkanızdan, verdiğiniz konferanslardan, yaptığınız esprilerden söz ediyorlar. Sizi tanıyan herkes, sizi seviyor hocam.

Saygıdeğer hocam! Bizi yetim bırakıp aramızdan ayrıldıktan sonra sizin yerinizi doldurmaya çalışıyorum. Ben de sizin gibi eve çok geç gidiyorum hocam. Hiç bir Cumartesi ve Pazar evde çocuklarımla tatil yapamıyorum. Ümmet darda iken, ümmet yetim iken, ümmet sürünüyorken biz nasıl tatil yaparız, değil mi hocam? 

Hocam, siz Erzurum’da iken gerçekten Erzurum’da bir canlılık vardı. Diğer fakültelerin öğrencileri sizin derslerinizi dinlemek için bizim fakülteye gelirlerdi. Girdiğiniz sınıflar tıklım tıklım dolardı. Fakülte öğrencisinden daha çok diğer fakültelerin öğrencileri olurdu sınıflarda. Kendi aramızda yaptığımız Cuma derslerinin tadı ve lezzeti daha bir başkaydı. Nazif Şahinoğlu Bey’in çıkışları, sizin sertleşen havayı yatıştırmaya çalışmanız, güzel bir hâtıra olarak kaldı bizlerde.

Oltu Birlik ve Beraberlik Vakfı’nın Oltu İmam Hatip Lisesi öğrencileri arasında düzenlediği Hafızlık Yarışması, Kur’an’ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması, Hadis Ezberleme Yarışması ve Arapça Bilgi Yarışması sonrasında İhsan Süreyya Sırma Hoca ile çekinilmiş bir fotoğraf. Yıl 1993
Kaynak: Oltu’dan Selam Dergisi Fotoğraf Arşivi

Sevgili dinleyiciler! Sizlere hocamın birkaç özelliğinden söz ederek konuşmamı bitirmek istiyorum. Bizim cephede Necip Fazıl gibi hem konuşan hem de yazan üstadlar az bulunur. Muhterem hocam İhsan Süreyya Sırma, o az bulunan üstadlardan biridir. Üstad Necip Fazıl, konuştuğu zaman biz, heyecandan yerimizde duramazdık. Yazılarını ve kitaplarını bir nefeste okurduk. Hocam da hem konuşan hem de yazan üstadlarımızdan biridir. Türkiye’yi ve dünyayı adım adım gezen ve her yerde inandığı doğruları konuşan hocamın kitapları da çok okunan kitaplardandır.

 Hocam çok yardımseverdir. Yardımlarını pek belli etmezdi. Ben bunu ifşâ edeceğim için belki bana kırılabilir. Ama ben, siz değerli dinleyicilerin hocamı gerçek veçhesi ile tanımanızı istiyorum. Hocam, Erzurum İlâhiyât Fakültesi’nde öğretim üyesi iken ben, her ay fakülte hocalarımızdan Bosna, Çeçenistan ve Filistin için yardım toplardım. İnanın ki, hocam İhsan Bey, bütün hocaların yaptığı yardım kadar yardım yapardı. Hocam, İslâm’a içten ve gönülden bağlıdır. Müslümanların dertleriyle çok yakından ilgilenen bir hocamızdır. O, fildişi kulesine çekilmiş bir akademisyen değildir. Müslümanların dertlerini kendine dert edinen bir hocadır İhsan Bey.

Saygıdeğer dinleyiciler! İhsan Bey hocamız, çok vefalıdır; dostlarını asla ve kat’a unutmaz. Dostlarına ikram etmeyi sever. Kendi eli ile yaptığı çiğ köfteyi oğlu Numan’ın ağzına koyar gibi sizin ağzınıza koyar. Dostlarına hem yemek yedirir, hem de onların yemeklerini yer. Hocam, bizden biridir. O, her zaman bizimle beraber olmayı tercih etmiştir. İşte bu yüzden, hayatı boyunca idarecilik kabul etmemiş ve siyâsete girerek bize tepeden bakma yolunu seçmemiştir.

Bazı arkadaşlar, hocamın çok radikal olduğunu ve devamlı muhâlif kaldığını söyleyebilirler. Evet, doğrudur. Hocam, radikaldir ve muhâliftir. İslâm’a kökten ve gönülden bağlı olan hocam, radikal olmayıp da layt mı olacaktı? Evet, hocam muhâliftir. Neye muhâliftir? Başta, yanlış işleyen sisteme ve yanlış İslâmî anlayışlara muhâliftir. Yani o, hiçbir kimsenin yanlışını onaylamaz. Bu yüzden de onu anlamayanlar ve onu tanımayanlar onun hakkında hep yanlış kanaate sahip olurlar. Hocam, çok sevdiği hocası Muhammed Hamidullah gibi radikal ve muhâliftir. Onu, muhâlefet ve dik duruş yönünden iki Saîd’e benzetebilirsiniz.

Bildiğin doğrulardan ve yürüdüğün yoldan vazgeçme be hocam. Vazgeçme ki, biz, arkandan gelenler de imamsız ve öndersiz kalmayalım. Hocam, ben senin ilminden, bilginden, akademisyenliğinden, kitaplarından, konferanslarından daha çok şahsiyetine, kişiliğine, dik duruşuna, sözünün eri oluşuna ve daha çok da muhâlif oluşuna hayranım. Şimdiye kadar Yüce Allah’tan başkasına kul ve köle olmayan hocam! Biz, seni böyle tanıdık; yarın âhirette de böyle şâhidlik edeceğiz.

Kaynak: https://www.medyasiirt.com/gundem/prof-dr-ihsan-sureyya-sirma-hocaya-veda-toreni-duzenlendi-h14003.html

Muhterem hocam! Yıllar önce bizi yetim bıraktığınız gibi, şimdi de Siirt’teki arkadaşları yetim bırakıyorsunuz. Ben, başta dekan bey olmak üzere Siirt’teki bütün arkadaşlara ve sizi sevenlere sabırlar diliyor, size de “İstanbul’a doğru yolunuz açık olsun!” diyorum. İstanbul’a gitseniz de siz oraya da sığmazsınız, bunu biliyorum. Siz, Hz. Cafer gibi bu dünyada çok yer değiştiren ama hiç birinde karar kılmayan bir cennetlik insansınız. Rabbim sizi çok sevdiğiniz ve bize de sevdirdiğiniz Hz. Peygamber efendimize ve O’nun güzel ashâbına komşu eylesin! Âmin! Lütfen, bizi de orada yanınıza alın!

Aziz ve muhterem hocam, zât-ı âlinize ve dinleyicilere selâmlar ve muhabbetler sunar, duâlarınızı beklerim. Saygı ve hürmetle mübârek ellerinizden öperim.

                                                 Yüksek lisans ve doktora öğrenciniz 

                                                Prof. Dr. Mustafa Ağırman

Erzurum İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Öğretim Üyesi 

Prof. Dr. Hayrettin Karaman Hoca’nın Mayıs 1993’te Oltu Birlik ve Beraberlik Vakfı’nın davetiyle Oltu Belediyesi Konferans Salonu’nda verdiği konferansın dinleyicileri arasında öğrenciler ve Oltu halkı ile birlikte şair Hasan Ali Kasır, yazar Rasim Özdenören, Prof. Dr. Nazif Şahinoğlu, Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma ve Mv. Aslan Polat da bulunmaktaydı (soldan sağa doğru).
Kaynak: Oltu’dan Selam Dergisi Fotoğraf Arşivi

Değerli İnci Köylüler

İnci Köyü Yardım Kampanyamıza Destekleriniz İçin Teşekkür Ediyoruz

Muhterem İnci Köylüler,

Ramazan ayında Prof. Dr. Mustafa Ağırman hocamızın işaretiyle ve siz değerli köylülerimizin katılımıyla köyümüz için Oltu Birlik Beraberlik Yardımlaşma ve Dostluk Vakfı olarak bir yardım kampanyası düzenledik.

Bu kampanya sonucunda;

Köyde ve Oltu’da ikamet eden köylülerimizden 80 haneye toplamda 151 adet yardım paketi ulaştırdık.

Köyde 25 haneye 23 adet kumanya paketi ve 18 adet hijyen paketi ulaştırdık.

Oltu’da 55 haneye 56 adet kumanya paketi ve 54 adet hijyen paketi ulaştırdık.

Bu kampanyanın masraflarının yarısı, siz köylülerimizin destekleriyle finanse edilebildi.

Kampanya Oltu’da vakfımız icra heyeti başkanı Arif Macit başkanlığında, Hafız Burhaneddin Candan, Hafız Hüseyin Sancar, Hafız Şükrü Kaya ve Hafız Mehmet Emir Ağırman hocalarımızdan oluşan bir komisyon tarafından organize edildi.

Kumanya ve hijyen paketleri Hüseyin Sancar, Mehmet Emir Ağırman ve Hasan Sevinç tarafından gizlilik içinde ve titizlikte komisyonun belirlediği hanelere ulaştırıldı.

Fitreler nakit olarak ulaştırıldı.

Bu vesileyle kampanyaya her türlü destek olan köylülerimize gönülden teşekkür ediyoruz. Komisyonda ve ulaşımda özveriyle çalışan arkadaşlarımıza gönülden teşekkür ediyoruz.

Desteklerinizle, ihtiyaç sahipleri iftar ve sahur sofraları kurabildi, zekat ve fitrelerinizle rahat bir nefes aldı. Bu vesileyle desteklerinizi her zaman beklediğimizi hatırlatıyor ve vakıf olarak, paylaştıklarınızla umut olduğunuz ve unutmadığınız ihtiyaç sahipleri adına hepinize tekrar teşekkür ediyoruz.

İstiklal Madalyası Sahibi Gazi İbrahim Dede

Eşref Altaş

Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele gazilerimizin büyük fedakarlıkları ile yürütülmüştür. Erzurumlu olup da Halit Paşa’yı (Deli Halud Paşa) duymayan ve bilmeyen yoktur. Ona dair efsaneleri büyüklerimizden çok dinlemişizdir.

İşte Halit Paşa’nın bir askeri: Gazi İbrahim Dede.

İbrahim Dede’nin hayatı, askerlik macerası ve Gazi ünvanını alış hikayesi ise şöyle:

Çolakoğullarından Şerif Oğlu İbrahim

Şerif oğlu İbrahim, resmi kayıtlara göre 01.07 1892 (1308) yılında Oltu’nun İnci Köyü’nde dünyaya geldi. Babası Çolakgil’den Şerif Bey. Anası Şeyih Dede’nin kızı Elmas Hatun.

Askerliğe gidene kadar köyde çift-çubuk, tarla-çobanlık işleriyle uğraşmış.

Nüfus Kaydına göre Gazi İbrahim Altunok Dede

Bir Osmanlı Askeri Olarak Gazi İbrahim Dede Birinci Cihan Harbinde

Gazi İbrahim Dede ilk önce Osmanlı İmparatorluğu döneminde askerliğe alınmış.

Muhtemelen 1912 (1328) yılında yirmi yaşında askerliğe alınmış ve 1923 (1339) yılında terhis edilmiş. Torunu Hafiz Kadir Altunok’un rivayetine göre İbrahim Dede 12 yıl askerlik yaptığını söylermiş ki bu da bu hesabı aşağı yukarı doğrular niteliktedir.

1912 (1328) yılında askerliğe alınmış. O dönemde en aşağı askerlik süresi 3 yıl. Buna göre İbrahim Dede askerliğini tamamlayamadan Birinci Cihan Harbi patlak vermiş ve 2 Ağustos 1914 yılında seferberlik ilan edilmiş.

İbrahim Dede böylece Kafkas Cephesi’nin bir neferi olarak Birinci Cihan Harbi’ne katılmış. Anılarından anlaşıldığına göre 1914 yılından 1917 yılına kadar Kafkas Cephesi’nin bir neferi olarak çarpışmış. Özellikle 1916 yılı boyunca Kop Savunmaları’na dedem Mustafa Çavuş (Altaş) ile birlikte katılmış.

Gazi İbrahim Dede’nin Birinci Cihan Harbinde Kop Savaşı’na Dair Bir Anısı

Aşağıda suretini koyduğum dilekçede bir ayrıntı dikkat çekiyor: İbrahim dede diyor ki: “ve hatta yanımda şehit düşen birkaç arkadaşımı da düşman ateşinden kaçırmış ve kendi elimle defnetmişim…”

Torunu Hafiz Kadir Altunok dedesinden şu anıyı naklediyor:

“Birinci Cihan Harbi’nde 1916 yılında gardaşluğum Mustafa [Altaş] Kop Dağında şehit oldu. Onu orada ben kendi elimle defnettim ve mezarının üstüne de beyaz büyük bir taş diktim.”

Kop Dağı Şehitler Abidesi
Kaynak: https://www.ferdimen.com/2019/06/23/bayburt-kop-dagi-kop-sehitligi-askale/

Kop Savunması için şu makaleye bakabilirsiniz:

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1663340

Gazi İbrahim Dede Esir Kampında

Gazi İbrahim Dede muhtemelen 1917 yılının ilk yarısında, Birinci Cihan Harbi sürerken Kafkas Cephesi’nde Ruslar’a esir düşmüş.

Rusların eline esir düşen Türk askerleri büyük zorluklar çekmiş, esir düşen 65 bin askerin büyük kısmı kamplarda, açlıktan ve yollarda vefat etmiş, ancak 20-25 bini Türkiye’ye dönebilmiştir. Bu dönüşler ancak Rusya’da 1917 Bolşevik devriminden sonra yavaş yavaş esir kampları üzerindeki baskının hafiflemesi ile gerçekleşebilmiştir.

Gazi İbrahim Dede esir kampındayken esir olan bir komutanıyla aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:

İbrahim Dede: “Komutanım, bu Ruslar bizi esir aldılar ya, bize ne yapacaklar?”

Komutan: “Bizi sabun yapacaklar, evladım.”

İbrahim Dede: “Köpürenin … “

diye sunturlu bir küfür savurmuş.

Kaynak: https://medyagunlugu.com/haber/rusyadaki-turk-esirler-46330

Gazi İbrahim Dede’nin Esaretten Kurtuluşu

İbrahim Dede Örüklü Kestane Feyyaz Dede’ye esaretten kurtuluşunu şöyle anlatmıştır:

“Bir Rus askeri gece vakti pencereye dayandı ve pencereden içeri kısık bir sesle seslendi. Yanına yaklaştım ve “ne diyorsun, ne istiyorsun?” dedim. O asker bana dedi ki: “Bu gece gaz döküp sizi yakacaklar, ben Türkler’in çok insanlığını gördüm, bu gece buradan kaçın.” Ardından da iki demir testeresi verdi. Gece boyunca pencerenin demirlerini kestik ve şafak vakti oradan kaçtık. Uzaktan bir tepeye varıp geri baktığımızda bizi esir tuttukları yeri yaktıklarını gördüm.”***

Gazi İbrahim Dede esir kampından köye 1920 (Rumi 1336) yılında dönmüştür. Çünkü torunu Hafız Kadir Altunok’un rivayetine göre köye geldiği gece annesini evde bulamayınca “Anam nerede?” diye sorunca anasının ebelik için İsmail Altaş dedelerin evinde olduğu söylenmiş. Yani o gece dedem Yusuf Altaş (Topal Hoca) doğmuştur ki dedem resmi kayıtlara göre 1336 doğumludur.

Bu durumda Gazi İbrahim Dede 1917 yılının ortasından 1920 yılına kadar 3 yıl esarette (“yetsirlik” derlerdi eskiler) kalmış ki zaten kendisi de üç yıl esir kaldığını söylermiş.

*** [Oltu Birlik Camii emekli İmamı Ali Hoca anılarında (bu anıları ilerleyen zamanlarda yayınlarız inşallah) bu olayın aynısını Osman Çavuş’tan naklediyor. Osman Çavuş, kendilerini kurtaranın Cücürüs kökenli bir Ermeni asker olduğunu anlatırmış. O Ermeni asker Ahmet Pehlivan’dan çok iyilik gören bir arkadaşıymış. Osman Çavuş’un yeğenlerinden Gazi Osman Çavuş’un hayatının ana hatlarını yazmalarını ya da yazalım diye bize bilgi belge vermelerini istirham ederiz. Rahmetli Osman Çavuş, hafızlara fazlasıyla destek veren bir Kur’an muhibbi imiş.]

Gazi İbrahim Dede’nin Milli Mücadele’ye Katılması

Gazi İbrahim Dede esaretten döndükten sonra aşağıda İstiklal Madalyası için müracaatına verilen cevabi yazıda da görüleceği üzere 28. 07. 1920 (1336) tarihinde askerliğe tekrar alınmış ve 24.06. 1923 (1339) yılına kadar üç sene daha askerlik yapmıştır.

İbrahim Dede aşağıdaki anılarında belirttiği gibi Kurtuluş Savaşı’na Halit Paşa Komutasında 9. Kafkas Fırkası, 8. Alay, 3. Piyade Taburu, 10. bölük neferi olarak katılmıştır.

Tekmil: “9. Kafkas Fırkası, 8. Alay, 3. Piyade Taburu, 10. bölük neferi Şerif oğlu İbrahim. Emret Komutanım.”

Anılarındaki ayrıntılar, Gazi İbrahim Dede’nin Milli Mücadele yıllarında Kazım Karabekir Paşa komutasında 1920-1921 yılları arasında yapılan Doğu Harekat’ına katıldığını gösteriyor. Nitekim Halit Paşa’nın birliği de bu savaşta görev almıştır. Çünkü hem başarı, hem hatt-ı hareket, hem de düşmanın Ermeniler olması bunu gösteriyor.

Doğu Harekatının genel seyri şöyledir:
Kâzım Karabekir Paşa, 14 Ocak 1920 yılında Şark Cephesi kumandanlığına getirilmiş ve ardından doğu illerinin kurtarılması için harekete geçmiştir. Karabekir Paşa Kars’a taarruz emrini 24 Ekim 1920 tarihinde vermiştir. Bu harekata büyük bir katkı sağlayan Halit Paşa, birlikleri ile Kars’ı doğu yönünden kuşatmıştır. Bu taarruzla Ermeni ordusu üç saat içinde yenilmiş ve Karabekir Paşa 30 Ekim’de karargâhını Kars’a taşımıştır.

Gazi İbrahim Dede’nin aşağıdaki belgede bahsettiği savaşlar işte bu harekat dönemine aittir. [Belgede 1914’te Birinci dünya savaşına atıf varsa da Gazi’nin anlattığı anılar 1920 yılına ait savaş anılarıdır.] Ayrıca sözü geçen Gümrü muharebesi, 7 Kasım 1920’de Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti’ne bağlı Ermeni askerleriyle yapılmış ve Türk ordusu Gümrü’yü almıştır. Ancak daha sonra Gümrü Sovyet Rusya’yla yapılan Kars Antlaşmasıyla Ermenistan’a geri verilmiştir.

Gazi İbrahim Dede’nin 1919-1920 yılları arasında cereyan eden Doğu Harekatına dair anıları.

Gazi İbrahim Dede’nin Halit Paşa İle Bir Anısı

Gazi İbrahim Dede Halit Paşa ile olan bir anısını şöyle anlatmıştır:

“Bir gün hücum halindeyken çok acıkmıştık. Bir kadının yufka pişirdiğini gördüm ve birlikten ayrılarak gidip kadınan bir yufka istedim. Kadın yufka verdi, ben de dönüp geldim ve birliğe dahil oldum. Halit Paşa beni dürbünle izliyormuş. İctimada bana “üç adım ileri çık” dedi. Üç adım ileri çıkınca namluyu anlıma dayadı. “Başarılı bir asker olmasaydın şimdi seni burada vururdum” dedi. Ardından da yaptığımın neden yanlış olduğunu anlattı.”

Gazi İbrahim Dede bu olayı anlattıktan sonra şöyle dermiş:

“O kadar düşman askeriyle karşılaştım, ömrümde korkmadım. Yalnız Deli Halit Paşa anlıma tabancayı dayayınca altıma kaçıracak kadar büyük bir korku yaşadım. Çünkü Deli Halit Paşa’nın iki tabancası vardı. Birincisi namuslu, öteki namussuz. Namuslu tabancayla sadece düşmana ateş ederdi. Namussuz tabancayla da askerden kaçanları ve ihanet edenleri vururdu.” [Halit Paşa, bu tabancayı kullanmak için cephe gerisinde yüksek bir kayanın üzerine oturur, kaçacak birini beklermiş].

Gazi İbrahim Dede’nin İstiklal Madalyası İçin Dilekçesi

Gazi İbrahim Altunok 1968 yılındaki İstiklal Madalyası almak için aşağıdaki dilekçeyi vermiştir:

Gazi İbrahim Dede’nin madalya dilekçesi…

İstiklal Madalyasına Müstahaktır: Madalya İmza Kağıdı

Gazi İbrahim Altunok dedenin İstiklal Madalyasına müstehak olduğunu ifade eden resmi yazı:

Gazi İbrahim Dede’nin İstiklal Madalyasına Müstahak Olduğuna Dair Resmi Cevap…

İbrahim Dede’ye Verilen İstiklal Madalyası

Aşağıdaki madalya Gazi İbrahim Dede’ye, 1920-1923 yılları arasında Kazım Karabekir ve Halit Paşa komutasındaki Doğu Harekatı’na katılması sebebiyle verilmiştir.

Gazi İbrahim Altunok Dede’ye verilen İstiklal Madalyası. 23 Nisan 1336 (23 Nisan 1920)

Gazi İbrahim Dede’nin Savaş Sonrası Hayatı

Gazi İbrahim Dede Kurtuluş Savaşı’ından sonra köyüne dönmüş ve İnci Köyü’nde ikamet etmeye devam etmiş. Askerlik dönüşü Ahmet Bey ve Zahide Hanım’ın kızları Hatice Hanım ile evlenmiş ve bu evlilikten Melek ve Zeynep adında iki kızı ve Şerif adında bir erkek çocuğu olmuş.

Köyde geçimini çiftçilik ve çobanlık gibi faaliyetleri ile sağlamış.

Gazi İbrahim Dede yukarıdaki dilekçeden anlaşılacağı üzere nihayet 1968 yılında Gazi’liğinin resmen kayıtlanması için müracaat etmiş, kendisine ancak Mayıs 1972 tarihinden itibaren gazi aylığı verilmeye başlanmış.

Gazi ünvanını aldıktan sonra Oltu’nun Kurtuluş gününden bir gün önce köyümüze askeri araç gelir, İbrahim Dede’yi alır, Oltu’ya götürürdü. O gece Oltu’daki askeri alayda misafir edilir, ertesi gün kurtuluş törenlerine protokolde katılırdı, sonra da köye getirilirdi.

Gazi İbrahim Dede 09.04.1981 günü İnci Köyü’nde hakkın rahmetine kavuşmuş ve köydeki mezarlığa defnedilmiştir.

Kadir Altunok’un Gazi Dedesi Hakkında Bilgi Edinmek İçin Başvurusu:

Kadir Altunok 2010 yılında Milli Savunma Bakanlığına Dedesi Gazi İbrahim Altunok’un bilgilerine ulaşmak için şu müracaatı yapmıştır.

Kadir Altunok’un bilgi edinmek için başvuru dilekçesi

Son not ve kaynaklar:

Belgeler ve hatıralar, bana, Gazi İbrahim Altunok Dedenin torunu Kadir Altunok tarafından iletilmiştir.

İbrahim Dede’nin katıldığı savaşları ise ben belgelerden hareketle savaş tarihleriyle karşılaştırarak kronolojik olarak tespit ettim.

Gazi Dede’yle ilgili hatırası, belgesi ve bilgisi olanlar aşağıya yorum olarak yazabilirler.

Bu arada maalesef Gazi Dede’nin hiçbir fotoğrafına ulaşamadık. Belki okuyucularda bir fotoğrafı vardır. Bize ulaştırabilirlerse memnun oluruz.

Allah bütün ölen gazilerimize rahmet eylesin. Hayatta olanlara sağlık sıhhat ve afiyet versin. Amin.

Şehitlerimizin ve ölen gazilerimizin ruhlarına el-Fatiha.

Köylümüz olan öteki Gazilerimiz ve Şehitlerimiz için aşağıdaki yazımızı okuyabilirsiniz.

Yardımlar İhtiyaç Sahiplerine Ulaşmaya Başladı

Değerli köylülerimiz!

Yardımlarınız ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmak üzere vakıftan sevk edilmeye başlandı.

Yardım edenlerden, yardımı ulaştıranlardan, yardımı alanlardan Allah razı olsun.

Mustafa Hoca’nın belirttiği gibi “Az çok demeyelim”.

“Zaten yardım yapılmış” demeyelim. “Beni ilgilendirmez” demeyelim. “Benim sırtım pek, karnım tok” demeyelim. Gücümüze göre bir paket, iki paket, on paket, yüz paket karşılığı niyetlenerek miktarını aşağıdaki hesaplara sevk edelim, yardım etmeye devam edelim.

Yardımımızı Ramazan sonuna ertelemeyelim.

Ramazanın başında verelim: Ramazanın başı rahmettir. Ramazanın ortasında verelim. Ramazanın ortası mağfirettir. Ramazanın sonunda verelim: Ramazanın sonu cehennemden azatlıktır.

BİZİM ŞİARIMIZ KUR’AN’IN ve HZ. PEYGAMBER’İN ŞU BUYRUKLARIDIR.

Sadakaları açık olarak verirseniz bu ne güzel! Şayet onu yoksullara verirken gizlerseniz bu sizin için daha da hayırlıdır ve sizin bir kısım günahlarınıza kefâret olur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Bakara süresi, 271. ayet.

Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık olarak hayra sarf edenler için rableri nezdinde ecirleri vardır; onlar için ne korku olacak ne de üzüleceklerdir.” Bakara süresi, 274. ayet.

Hz. Peygamber “Başka bir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Allah Teala, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır: Bunlardan birisi de sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimsedir. (Buhari, Zekat 16; Müslim, Zekat 91).

Mustafa Ağırman Hoca’dan hayra davet

Prof. Dr. Mustafa Ağırman Hoca’nın İnci Köyü’ne yardım daveti:

Mustafa Hoca Oltu Birlik Beraberlik Vakfı olarak İnci Köyü’ne her Ramazan ayında yardım ettiklerini, bu Ramazan ayında da bu yardımın daha organizeli olarak yapılması için yeni bir yardım kampanyası başlattıklarını belirtti.

Hoca’nın daveti bütün hayırseverlere:

Gelin siz de bu davete cevap verin, yardıma destek olun.

Azdır demeyin. Damlaya damlaya göl olur. Damlacıklar sel olur.

Şimdi Vefa Zamanı

Çok değerli İnci köylüler, köylülerimiz,

Bizi bir Ramazan ayına daha eriştiren Allah’a şükürler olsun! 

Biz, aynı köyün evlatları olarak çok büyük bir aileyiz: Her birimiz Türkiye’nin ya da dünyanın başka bir köşesinde yaşıyor olsak bile.

Her topluluğun, her köyün kendine göre ihtiyaç sahibi insanları olduğu gibi bizim köyümüzde de ihtiyaç sahibi akraba ve komşularımız var.

Her Ramazan’da Oltu Birlik Beraberlik Vakfı, Prof. Dr. Mustafa Ağırman’ın rehberliğiyle bu akraba ve komşularımıza imkanlar dahilinde çeşitli yiyecek ve içeceklerden, temel ihtiyaçlardan oluşan erzak ve yardım paketleri ulaştırıyordu. Allah, yardım edenlerden de yardıma vesile olanlardan da Mustafa Hocamızdan da razı olsun.

Diyoruz ki:

Bu gelenek bozulmasın. Hatta daha da büyüyerek artsın ve bereketlensin. Bu Ramazan da köylüler olarak ihtiyaç sahibi komşularımıza biz elimizi uzatalım. Biz yardımlarımızı, her sene köyümüze yardım ulaştıran vakfa yapalım. Vakıf da her sene olduğu gibi bu sene daha fazlasıyla yardımları akraba ve komşularımıza ulaştırsın.

Verdiklerimiz Bizimdir

Verdiğimiz paralar, ettiğimiz yardımlar ahirette bizimdir. Yardım ettiklerimiz de bizimdir, bizim insanımızdır, canımız ciğerimizdir. Farklı zamanlarda aşını ekmeğini paylaştığımız insanlardır. Şimdi vefa zamanı. Biz de bu zor zamanlarda aşımızı ekmeğimizi onlarla paylaşalım. Çorbada bizim de tuzumuz olsun. Kendi komşumuz, akrabamız aç yatarken tok yatmayalım, yardımlarımızı nereye vereceğiz diye düşünmeyelim.

Desteklerinizi Bekliyoruz

Öncelikle bunun tam bir kampanyaya dönüşmesi için bütün köylülerimizin haberdar olacağı şekilde kampanyayı duyuralım. Köylülerimizin kullandığı sosyal medya gruplarında paylaşalım.

Birbirimizi hayra teşvik edelim. Hayırda yarışalım. İmkanımız yoksa bile imkanı olan birine ulaştırmakla biz de yardım etmiş, vesile olmuş oluruz. Her yardım eden hem vesile olan Allah katında inşallah mükafatlandırılır.

Nasıl Yardım Edeceğiz?

Aşağıdaki iban numaralarına; sadakalarınızı, zekâtlarınızı ve diğer yardımlarımızı gönderdiğimizde yardımlar ihtiyaç sahiplerine bizlerin içten bir selamı olarak ulaşacaktır. Vakıf hem yardımın şekline göre yardım ve erzak paketlerini temin edip oluşturacak, hem de köyümüzdeki ihtiyaç sahiplerine ulaştıracaktır.

Yaptığınız yardımın açıklama kısmına İnci Köyü ya da Şimdi Vefa Zamanı eklemeyi unutmayınız.

Allah yaptığınız ve yapacağınız yardımları kabul etsin. Amin!

iNCiKöYüM.com Yayın Hayatına Niçin Devam Etmeli?

Ziyaretçilerimiz sorabilir: Facebook, WhatsApp, Instagram, Telegram gibi hızlı etkileşimi olan siteler varken sabit bir web sitesine ne gerek var?

Çünkü bu tür hızlı sitelere koyduğumuz fotoğraflar, videolar anında kaybolup gidiyor. Bir daha geri dönüp bulmak da bakmak da çok zahmetli oluyor. Çerez gibi tüketiyoruz ve bitiyor.

Halbuki biz bu sitede yani iNCiKöYüM.com’da, kalıcı olmayı hak eden fotoğraf, video, yazı gibi malzemeleri bir arşiv olarak saklıyoruz.

Bir tatil günü canınız sıkıldığında, çocukluğunuzun geçtiği sokakları görmek, gezmek istediğinizde, anıları okumak izlemek istediğinizde kısaca meraklandığınızda dönüp uzun uzadıya inceleyeceğiniz bir adres burası.

Bu yeni dönemde sitemizin esas görevi, anlık haber vermek değil, köyümüzü ilgilendiren her şeyi bir arşive dönüştürmek.

Köyümüzün sokaklarının, ihtiyarlarının, gençlerinin, tarlasının, bitkisinin, dağının, taşının, adetinin, gelenek ve göreneğinin kayıtlı olduğu bir arşiv.

Girip bir türkü dinleyebilirsiniz.

Ölmüş bir insanımızın ölüm tarihini bulup ruhuna Fatiha okuyabilirsiniz.

Rahmetli Mayıl Osman dededen Sümmani Türküsü dinleyebilirsiniz. Rahmetli Çoban Osman’dan bir anı dinleyebilirsiniz.

Bize düşen arşivi oluşturmak, size düşen bizi desteklemek.

Peki bizi nasıl destekleyebilirsiniz?

Siteyi ziyaret ederek…

Haberlerin altına seviyeli, aydınlatıcı, teşvik edici yorum yazarak…

Teşekkür ve tebriklerinizi ileterek…

Yapıcı eleştirilerinizi ileterek…

Fotoğraf arşivinizi kalıcı hale getirip arşivlememiz için bizimle paylaşarak…

Bir anınızı ister videoyla ister yazıyla kaydedip bizimle paylaşarak…

Köyün farklı zaman ve bölgelerinde çektiğiniz fotoğrafları bize göndererek…

Sitemizde yayınlanan her arşivi sosyal medya gruplarınızda paylaşarak…

Çağrımız şu:

Gelin hep birlikte köyümüzü anlatan her türlü belge, video, ses kaydı, yazı, fotoğraf, resim vb. burada arşivleyelim. Kaybolmasın, ölenle ölmesin, sosyal medyada kaybolup gitmesin. Solsa da, kaybolsa da, ölse de hiç olmazsa anısı kalsın, adı kalsın ki analım, yeniden ihya etmeye çalışalım. Yarın bilenler ölüp gittiğinde kızıl peynir yapmayı bilen bir Allah kulu kalmasa da en azından tarifi kalsın burada, gün olur yeniden yapmaya çalışan olur.

Şu ana kadar en ufak da olsa bir katkı veren köylülerimize teşekkür ediyoruz, sağ olsunlar var olsunlar.

Bundan sonra katkı verecek olan köylülerimize de şimdiden teşekkür ediyoruz, onlar da sağ olsun var olsunlar.

Destek sizden, çalışmak bizden olsun. Başarı ise ancak Allah’tan gelir.

Muhasebe

Yaklaşık on yıl önce başlamıştık bu siteyi imar etmeye.

İsmini köyümüzün ismi olarak koyduk: İNCİKOYUM.COM

Köyümüze yakışır İNCİ gibi bir site olsun istedik. Öyle olması için çaba sarf ettik.

Köyümüz sıradan bir köy değildi. Her köy gibi de değildi. Denizlerin derinliğinde, istiridye kabuğunun içinde özel bir yerde aranan, her arayanın da bulamayacağı, değerini kaybetmeyen inci’ydi köyümüz. Dağların arasında, ormanların kucağında…

Yakışanı yapmaya çalıştık.

Yaklaşık beş yüz küsur başlık açtık…

Yüzlerce haber yaptık…

Fikrimizi, zikrimizi anlatan yazılar yayınladık…

Köyümüzün kültürünü, yaşantısını, geçmişin anlatan türkü tadında yazılar okuduk…

Prof. Mustafa Ağırman Hoca’nın kaleminden Asr-ı Saadet sohbetleri okuduk, geçmişte camimizin kürsüsünden dinlediğimiz günleri yad ederek.

Kadir Altaş’ın kamerasının tanıklıklarını, objektiflerine takılanları; videolarda, resimlerde bir ömrün baharını yazını izledik…

Eşref Altaş’ın kaleminden kültürümüze dair enfes ayrıntıları, ilmek ilmek dokunan satırlardan okuduk.

Zakir Alkan’ın hatıralarını hikâye tadında, hayal dünyasından resmederek okuduk…

Mustafa Aktaş’ın büyük çabalarla hazırladığı İNCİ KÖYÜ SÖZLÜĞÜ çalışmasıyla kaybolan kelimelerimize yeniden kavuştuk.

Değeri hiçbir zaman kaybolmayacak, altmışlı yetmişli yılların kayıtlarını Rahmetli Yusuf Altaş hocanın günlüklerinden okuduk. Bu günlükleri yayına hazırlayanları da zikretmek gerekir. Rahmetli hocanın torunları Yusuf Ziya Altaş ve Muhammet Sait Ağırman.

Ayrıca sitemize şiirleriyle destek veren Kömürcüoğlu Kadir Altaş, Çavuşoğlu Dursun Ali Alkan ve İsmail Çelik’in efsunlu mısralarını okuduk…

Şiirden söz açılmışken Rahmetli Aşık Sefili (Mevlüt Altaş)’ın sazının tellerinden dökülenleri Abdullah Acar’ın derlemelerinden okuduk.

Ahmet H. Ağırman’ın KÖYDE YAŞANDI yazı dizisini mısra mısra yaşayarak okuduk…

Ayrıca Musa Akyüz, Muammer Akçay, Fatih Ağırman, Hasan Aktaş, Güven Akçay ve Ali Kaya’ın siteye katkılarını da okuduk bu sayfalarda.

Bir de değerli okuyucuların kıymetli yorumlarını okuduk.

Bunların hepsini eski sitede okumuştuk. Şimdi yeni sitede de hepsi mevcut.

İki üç yıllık fetret döneminden sonra;

Yeni yüzüyle, yeni yazılarıyla, yeni katkılarla başlarken bir muhasebe yapalım dedik.

Son olarak sitenin asıl kahramanını da zikretmek istiyorum. Değerli vakitlerini hem ilk sitenin yapımında hem son site tasarım ve yapımında ve de taşınmasında emek harcayan teknik editörümüz Yusuf Ziya Altaş’ı da anmak istiyorum. O bu sitenin, teknik anlamda, mimarı mühendisi biz ise amelesi..

Yeni siteye MERHABA.

15 Temmuz Şehitlerine Çeşme

Köyümüzde Güynes mevkisinde bulunan Lazoğluna ağaçtan bir çeşme yapan Ali ALTAŞ (Çıtıgilin ) çeşmeyi 15 Temmuz Şehitlerinin hayrına yaptığını söyledi.

Çeşmenin üzerinede “15 TEMMUZ ŞEHİTLERİNİN HAYRINA” ifadelerinin yer aldığı bir kitabe ekledi.

15 Temmuz Şehitlerine ALLAH’tan gani gani rahmet dilerken bu hayratı yapan Ali Amcaya da uzun ömürler diliyoruz.

Akdağ’da İkinci Yol Çalışması

Köyden gelen son resimlerde AKDAĞ’da yapılan ikinci yol çalışmaları görünüyor. Ziyaret Düzü’ndeki yatak alanından gözeler tarafından Gemrahıştaki yatağa yeni yol yapıldı.

Ayrıca Ziyaret Düzü’ne Ortapungarın yanından yeni su indirildi. Yine hayvanların yağmurda sığınabileceği üstü kapalı bir alan yapıldı.

Emeği geçenlere teşekkür ederiz.

Ersin Kaya Hakka Yürüdü

İzmir’de çalıştığı iş yerinde geçirdiği kaza sonucu yaklaşık bir haftadır yoğun bakımda olan Ersin KAYA kardeşimiz, bugün (22.06.2016) rahmet-i Rahman’a kavuşmuştur.

Yüreğimizde bıraktığı derin teessürle, Rabbimizin sonsuz rahmetinin onunla olmasını niyaz ediyoruz.

Başta kardeşleri Temel ve Fuat olmak üzere, tüm yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Mekanın cennet olsun güzel kardeşim.

Ersin Kardeşimiz İçin Dua Zamanı

İzmir’de çalıştığı iş yerinde geçirdiği kaza sonucu yaklaşık 3 gündür yoğun bakımda olan Ersin KAYA kardeşimize dua istiyoruz. Mübarek bir aydayız: Zamanın her saniyesinin değerli olduğu bir ay.

Bütün köylülerimiz… Büyük, küçük, yaşlı, çocuk demeden… Dilimizin döndüğünce Ersin kardeşimizin iyileşip ayağa kalkması için Rabbimize niyaz edelim. Rabbim dualarımızı kabul eylesin.

Mustafa Albayrak Hakka Yürüdü

Uzun yıllardır hastalıkla mücadele eden kardeşimiz Mustafa Albayrak bugün bu fani dünyaya ve hastahane odalarına veda etti.

Mustafa’ya ALLAH’ tan gani gani rahmet dilerken geride kalanlara, özellikle annesine, babası Hasan Amcaya , kardeşi İhsan’a, eşine, geride kalan yavrularına başsağlığı diliyoruz.

Cenaze yarın köyden kaldırılacak.

Yusuf Acar Hakka Yürüdü

Köyümüzün Bursa’da ikamet eden büyüklerinden Yusuf ACAR bu sabah Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Yusuf amca, uzun zamandır Bursa’da akciğer kanserinden tedavi görüyordu.

Kendisine Allah’tan rahmet, başta oğulları: Ali, Mustafa, Bünyamin ve Mikail olmak üzere tüm aile efradına da baş sağlığı diliyoruz. Mekânı cennet olsun.

Aslı Nene Ahirete Göçtü

Köyümüz yaşlılarından, değerli büyüklerimizden rahmetli RIFAT AĞIRMAN’ın muhterem eşi Fatıma Neneyi dün (25 Mart 2016) İstanbul’da Hakka uğurladık.

Rahmetli nenemize ALLAH’tan bol bol rahmet dilerken geride kalan oğullarına, kızlarına, torunlarına ve tüm AĞIRMAN ailesine ve de köylülerimize başsağlığı diliyoruz.

Köyümüzde Yangın Çıktı…

Dün öğle saatlerinde köyümüzde yangın çıktı. Komşularımızdan SEVİNÇ ailesine ait olan harman ve merekler yandı. Şeyıhgilin harmanlar ve merekler yandı. Yangının çıkma sebebi, muhtarın ulusal basına vermiş olduğu demeçte elektrik kontağından çıktığı düşünülüyor.

Komşularımızdan herhangi birisine birşey olmamıştır. Ayrıca köyün ortasında çıkan yangını etraftaki yine otlarla dolu merek ve çatılara sıçratmamak için köylülerimiz yoğun çaba harcadılar ve başarılı oldular. Oltudan itfaiye gelene kadar yangını kontrol altına aldılar.

Harman ve merek sahibi komşularımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletirken köylülerimizi de yangını söndürmedeki başarılarından dolayı tebrik ediyoruz ve Allah bizleri ve tüm köylülerimizi ve köyümüzü afetlerden korusun diye dua ediyoruz.

Ayrıca ulusal basında geçtiği şekliyle haberi aşağıda görebilirsiniz.

ERZURUM”un Oltu ilçesine bağlı İnci köyünde elektrik kontağından çıkan yangında 3 samanlık ve 6 harman yandı, bir koyun telef oldu. Yangın, bugün saat 11.00 sıralarında Oltu ilçesinde 28 kilometre uzaklıktaki İnci köyünde meydana geldi. Elektrik kontağından çıkan yangın kısa sürede büyüdü. 3 samanlık ve 6 harmanın kullanılamaz hale geldiği yangın köylülerin ve itfaiyenin müdahalesi ile güçlükle söndürüldü. Alevler arasında kalan bir koyunun telef olduğunu söyleyen Muhtar İsmail Altaş, “Köyümüzde yangın felaketi yaşadık. İlk müdahaleyi köyümüzde bulan yangın vanaları ile yaptık. İtfaiye ekiplerinin gelmesi hayli zaman alıyor” dedi.

DHA

https://www.istanbulhaber.com.tr/oltuda-korkutan-yangin-haber-334171.htm

Mehmet Can Kaya Hakka Yürüdü

İzmir’de yaşayan komşularımızdan Gazi Şerif Kaya’nın 17 yaşındaki oğlu MEHMET CAN bugün Hakkın rahmetine kavuştu.

Güneydoğu’da MEHMETÇİKLERİN şehit düştüğü şu günlerde köyümüzden isimleri Mehmet olan iki kardeşimizi de Hakkın rahmetine uğurladık. Duamız bizim mehmetlerimizi de Rabbimiz diğer mehmetciklerle beraber şehitler mertebesine yükseltsin.

Mehmet Can’a Allah’tan rahmet, geride kalan acılı annesine , babasına ve tüm sevenlerine sabr-ı cemil diliyoruz.

Mehmet Coşkun Hakka Yürüdü

İstanbul’da oturan kardeşimiz Ahmet Coşkun’un oğlu Mehmet 21 yaşında bizlere veda etti. Uzun süredir ayağına musallat olan hastalıktan kurtulamadı. Rabbimiz Mehmet’i cennetine aldı. Bugün istanbulda defnedildi.

Mehmet yavrumuza ALLAH’tan gani gani rahmet dilerken annesine babasına ve tüm sevenlerine de başsağlığı diliyoruz.

Emin Coşkun Hakkın Rahmetine Yürüdü.

Bursa’da ikamet eden köylülerimizden EMİN COŞKUN hakkın rahmetine kavuşmuştur.

Kardeşi Kalfa Hasan Coşkun’a, oğulları Mustafa, Mevlüt, Osman ve Hüseyin Coşkun kardeşlere ve cümle eşine-dostuna ve tüm sevenlerine baş sağlığı diliyoruz. Allah sabr-ı cemil versin.

Merhum EMİN Amcamıza da Allahtan gani gani rahmet diliyoruz. Allah yattığı yerde utandırmasın.

Fedime Sevinç Hakka Yürüdü

Köyümüzün Oltu’da ikamet eden sakinlerinden Şaban Sevinç amcamızın eşi, Fatma Sevinç dün (05.06.2015) Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.

Uzun zamandır kanser illetiyle mücadele eden Fedime abamıza Allah’tan rahmet, başta Şaban amca olmak üzere tüm aile efradına ve yakınlarına ise başsağlığı diliyoruz. Rabbim mekanını cennet eylesin.

Ali Çelik Amcamız Hakka Yürüdü

Köyümüzün Gürsu’da ikamet eden sakinlerinden Ali Çelik bu sabah (26.04.2015) Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Ali amcamız uzun süredir KOAH hastalığından dolayı tedavi görüyordu.

Kendisine Allah’tan rahmet, başta çocukları Kadir, Bilal ve Ömer olmak üzere tüm aile efradı ve yakınlarına da başsağlığı diliyoruz. Rabbim mekanını cennet eylesin.

Not: Cenaze namazı, yarın (27.04.2015) ikindi namazını müteakip Gürsu Zafer Camii’nden kaldırılacaktır.

« Daha eski yazılar

© 2024 iNCi KöYü