Yazar: Kömürcüoğlu Kadir ALTAŞ

14 kayıt bulundu

Kâmil Hoca

Yine aramızdan bir yıldız kaydı
Ansızın ayrıldı ah Kamil Hoca
Çalıştı Kur’an’ı aleme yaydı
Matemlere boğdu ah Kamil Hoca

Zekiydi dersini erken yapardı
Bir güzel söz duysa hemen kapardı
İyi bir mümindi Hakka tapardı
Hafızı Kur’an’dı ah Kamil Hoca

Hocaoğulları Ahıska boyu
Bir asıl oymaktan gelirdi soyu
Halimdi selimdi güzeldi huyu
Kin nefret bilmezdi hay Kamil Hoca

Pasinler Sürbahan İnci Köyü’ne
Süslenmiş bezenmiş gelmiş düğüne
Bir anda İmamlık çıkmış önüne
Tahir Hocaların boy Kamil Hoca

Molla Tahir baba Fadime anası
Kur’an’a başlattı Yusuf Hocası
Derslere başladı nur pervanesi
Örnek öğrenciydi gah Kamil Hoca

Dinletti hıfzını oldu bir hafız
Bir güzel okurdu seyredin bir siz
Kervan yola çıktı tasalar yersiz
Erzurum durağı eh Kamil Hoca

İlk mesken Caferiye Medresesi
Talime başladı Kevser Süresi
İçinde tutuştu aşk meşalesi
Yola revan oldu rah Kamil Hoca

Askerlikte İstanbul‘du durağı
Buraya kuracaktı tahtı otağı
Haznedar cami imamlık bağı
Göreve başladı eh Kamil Hoca

Yerini değişti Moda’ya gitti
Köylülük zırhını orada yırttı
Bekarlık sultanlık yan geldi yattı
Evlilik zamanı vah Kamil Hoca

İsmi destan oldu dilde yürüdü
Evin zeminini çöpler bürüdü
Toplanın arkadaşlar Kamil çürüdü
Kararlar alındı kah Kamil Hoca

Gelin ahbapları obaya dolun
Mutlaka bir eşi var her kulun
Süt ile haşılı yiyeni bulun
Kandıra’dan selam var Kamil Hoca

Hazırlık başladı düğün telaşı
Toylar yolda Ahmet sen düğün başı
Cilveloy dediler vurdular taşı
Kürt Ahmet şoförün bah Kamil Hoca

Birlikte miteli Moda’ya attık
Halıya kilime kıvrıldık yattık
Çemen bakkalında ekmek de sattık
Bizlere da çektin nah Kamil Hoca

Güzel toy düğünle gelin getirdik
Böylelikle bekarlığı bitirdik
Biz meydanda kaldık evi yitirdik
Yuvanda huzurlu ol Kamil Hoca

Kırk beş yıl İstanbul meskenin oldu
Evin bereketlendi çocukla doldu
Seni her arayan yanında buldu
Muhabbette oldun şah Kamil Hoca

Ahraca giderdik arar bulurdun
Ağır ayak idin geç de kalırdın
Geldiğin ortama neşe salardın
Bunlar meziyetin vah Kamil Hoca

Biz sitem ederdik hoş karşılardı
Her türlü sohbette yine o vardı
Yıllar çabuk geçti Kamil yaşlandı
Sabır ağacıydın eh Kamil Hoca

Dört oğlan üç de kız yedi horanda
Tahsilini yapmış hepsi bir yanda
Koşup geldiler hava ve karada
Hizmet eylediler bah Kamil Hoca

Bir kış gününde zaman akşamdı
Bir anda feryatlar afakı sardı
Ahbabın yaranın kavruldu yandı
Dosta geçit vermez kış Kamil Hoca

Bilcümle dostların saf saf dizildi
Hepsinin gözünden yaşlar süzüldü
Yalnız biz değil el de üzüldü
Kaldır da başını bak Kamil Hoca

Kömürcüoğlu yasta yaran gitti
Ömür dediğin ne çabuk bitti
Eşini dostunu mateme itti
Her sözüm bir damla yaş Kamil Hoca

Kömürcüoğlu Kadir Altaş / 15.02.2015

Gurbeti Sorma ki…

Gurbeti sorma ki içim yanıyor,
Her bir yavrum bir köşede bil oğul.
Sütleri doldurdum kazan kaynıyor
Peynirim tazedir çabuk gel oğul.

Sofrada çorbaya kaşık çalmadan
Yayladaki lale sümbül solmadan
Gün tükenip karanlığa kalmadan
Gözüm yollardadır hele gel oğul

Ne yayla gözümde ne de davarı
Siz benim gözümde dünyanın varı
Ananı sılada ağlatma bari
Kuzuyu koyuna saldım gel oğul

Yayıkları yaydım teknede yağım
Gün be gün tükendi bu gençlik çağım
Siz benim hem yaylam hem yüce dağım
Sedire kilimi serdim gel oğul

Gece sabah olmaz yollar da bitmez
Oğulsuz hanede bülbüller ötmez
Bir kuru selamın bu kalbe yetmez
Zülfümde beyaz gül açtı gel oğul

Koyunlar otlanır kuzular meler
Anadan ayrılan dağları deler
Bağından ayrılan çiçekler solar
Saçımı süpürge ettim gel oğul

Kömürcoğlu gurbet seni de yaktı
Yıllardır bu elden çok yıldız aktı
Peyniri yedimde anacım koktu
Göçler yaylalardan kalktı gel oğul.

Kömürcüoğlu Kadir Altaş / 21.08.2006

Eski Bayramlar

Köyümüzde eski bayramlardan bir yemek töreni. Bayram namazından çıkınca köyde topluca erkekler için yerler hazırlanmıştır. Bu yerlere erkekler ve erkek çocuklar katılabilir. Toplu yemek yenilen yerler ?Aşağı mahalle Salihgilin baca?, ?Orta mahalle Ahmet Pehlivangilin baca?, ?Yukarı mahalle Şaban Emigilin baca? ve ?Su deresi Seyfat emigilin baca?. Erkekler camiden çıkmadan önce mahallenin hanımları sofraların kurulacağı bacaları temizler, hasırları sararlar, taze hasırlar büyüklerin oturacağı yere sarılır. Tahta sofralar peşgun hazırlanır, Peşgunların tazeleri ve büyükleri Büyüklerin oturacağı mahale konur. Kıl cecimi varsa o da yine büyüklerin olduğu bölüme sarılır. Kıl cecimi o mahallenin zenginlik göstergesidir. Bunun yanında bir kaç minder varsa bu daha çok zenginlik götergesidir. O gün söylenmese de daha sonra söylentisi başlar. Filan mahallenin sofraları çok güzeldi. Cecim sermişler, minder sermişler diyerek övgüyle bahsedilirdi.

Camiden çıkan cemaatin hali vakti iyi olanları, hali vakti iyi olmayanları yani fakir olanları sofra getiremeyecek durumda olanları, yemeğe davet ederler. Davet edilende davete icabet ederdi. Ev büyükleri doğrudan davet etttiği misafirleri alarak sofraların kurulduğu mekana giderler. Hizmet edecek evladı torunu kim varsa, o doğrudan eve gider, o gün için yemek olarak ne hazırlanmışsa onu alıp getirir. Yemek olarak günün menüsü, bulgur pilavı, üzüm hoşafı. Durumu iyi olan evlerde kartol aşı, bişi, kadı kulağı, bazen bal lokması getirilir. Pirinç pilavı harika yemek, eğer bir sofrada pirinç pilavı varsa o sofra daha sonra anlatılır. Şu bayramda filan mahallenin sofrasına gittim, pirinç pilavı yedim diye söylenilir. Bulgur pilavı ve yoğurt çalhaması yani ayran bir iki ekmek varsa bir iki parça peynir tepire koyarak sofraların kurulduğu mahale getirilir. Tepir genellikle pelüt ağacından yapılmış tepsi. Gelen yemeklerde o zamanlar nebatı yağ olmadığı için sarı yağ yani tereyağı kullanılırdı. Durumu iyi olanlar pilava sarı yağı bol döker yemeğin her yerinde belli olurdu. Sarı yağı olmayanlar pilavın tepesine bir iki gezdirir getirirlerdi. Sofraya yemek getirmek dahi imkanlara bağlıydı. Sofralarda çay çok lükstü. Her bacada çay olmazdı. Çay olsa dahi onuda ileri gelen büyükler içerlerdi. Bazı dışarıdan yani köy dışında gelen misafirler olurdu onlara ikram edilirdi. O mahallede yemek getiremiyen komşulara niye yemek getirmedin diye en küçük ima dahi yapılmadan yemek getirmiş gibi sofraya oturtulurdu. Yemeğe davet edilen insanlarla daha çok ilgilenilir, onların hal ve hatırları sorulur, çocukları varsa adam gönderilir sofraya davet edilirdi. Dışarıdan gelen misarlerle ilgilenilir. Onlarında o ortamda gariplik çekmeleri giderilirdi. Yemekler huşu ve muhabbet ortamında yenir, büyüklerin elleri öpülür herkes evine dağılırdı. Sofralarda kalan ekmek peynir toplanır çobanlara gönderilirdi veya evine gönderilirdi.

Mahalle sofralarından ayrılan büyükler evlerine gider, ev de diğer ev halkı ile bayramlaşırdı. Bayramlaşma gün boyu devam ederdi. Evlere bayramlaşmaya gelen büyüklere yemek, varsa çay ikram edilirdi. Bayram görmeye gelen çocuklara akide şekeri, kuru üzüm veya meyve kurusu dut kak ikram edilirdi.

Bayramlaşma bir taraftan devam ederken köyün delikanlıları bir araya toplanır, davul zurna ile harmanda oyunların hazırlığını yaparlardı. Tabi davul zurna istadiğin zaman çaldıramıyorsun. Köyüm muhtarından ve imamından izin almak gerekiyordu. Bu izini delikanlı başı yanına bir arkadaş alarak, evvela köyün imamına daha sonra muhtara gidilirdi. İmam o anda köyün ahvalına göre kararını belli ederken muhtardanda izin almaları gerektiğini söylerdi. İmamınan görüşen delikanlı başı ve arkadaşları doğru muhtara giderdi. Muhtarda bu işe taraftardır. Ama bir taraftan gençleri kırmak istemez bir taraftanda olası bir taşgınlığa sebebiyet vermemek için azalardan birini ve köy bekçisini çağırarak müşterek karar verirken azaların ve bekçinin orada olmalarını da tembih ederdi. Diğer taraftanda imamla da görüşmeleri gerektiğini gençlere söylerdi. Bu köyün idaresinin birlik içinde olduğunun bir göstergesiydi. Gelecek nesillere bir nevi birlik beraberlik dersi vermekti. Bu arada yakın zamanda ölen birisi varsa onunda yakın akrabayı taallugatından da izin almak daha uygun düşerdi. İmam yakın zamanda ölen şahsın akrabalarından izin almaları için , gelen delikanlı başına tembih ederdi.

Muhtardan ve imamdam izin alan Delikanlı başı ve arkadaşları bir işi başarmanın mutluğu ve gururu içinde gençlerin toplandığı Şabanemiğilin bacaya gider. Gençlere olumlu haberi verdikten sonra sıra Züfer emiye gelmiştir. Züfer emi bu işin bilincindedir. Gençlerin gelmesini beklerken bir taraftanda davulu zurnayı hazırlamıştır. Kendisi içeride zurnanın kamışlarını ıslatırken davulcu Hayta Mehmet emi Zufer emigilin kapıda sigarasını yakmış tüttürürken bir yandan da davula vuracağı çubuğun ipini bağlamaktadır. Delikanlı başı ve arkadaşlarının Züfer eminin evine gidip haberi verince, Züfer emi eşigin üstünde zurnaya üflemeye başlayarak yol gaydesini çalarak gençlerin toplandığı harmana doğru yola revan olur.

İşte şimdi bayram başlamıştır. Çoluk çocuk genci yaşlısı davul zurnanın geldiği tarafa yönelir. Bağrışan çocuklar neşelenen gençler, gençliğini arayan yaşlılar herkes harman yerine toplanır. Daha önceden harman yerindeki gençler barda yerlerini çoktan almışlardır. Bar tutarken bazıları nazlanır, bazılarının da büyükleri orada ise onlardan izin almak gerekir. Barda oynayacak genç gider büyüğü kimse onun elini öper, bu öpme bir nevi izin anlamındadır. O büyüğüde sırtını sıvazlayarak berhudar ol der. Oyun için izin alınmıştır. O genç rahat rahat oyununu oynayabilmaktedir. Harmana yavaş yavaş insanlar gelince bar oynayan şahıslarla birkez daha vakarlı ve heyecanlıdır. Züfer ve Hayta Mehmet emiler iyice zurnanın çaldığı oyunların ritmine kendilerini kaptırmışlardır. Yaşlısı genci kadın erkek çoluk çocuk oyunları seyretmek için evleri veya harmanların bacalarında yerlerini almışlardır. Kim daha iyi oynuyor kim oynayamıyor, değerlendirilmesi seyirciler tarafından yapılır. Bazı Züfer emiyi dinlendirmek için ikili guruplar karşılıklı türkü söyleyerek oynamaya devam edilir.

Ayvanın altında geçtim
Eğildim suyundan içtim
Ben bu ile garip düştüm
Garibim vatanım yoktur
Elimden tutanım yoktur
Amman amman amman

diye söylenir. Bu oyunlar akşam güneş aşıncaya kadar devam eder. Erkekler harmanda davul zurna ile oynarken bayanlar da kazağın deresinde Rahim halfegilin harmanda tulum eşliğinde barda duman cıkarmaktadırlar. Genç kızlar karşılıklı ikili guruplar halinda ince sırığı kırmaktadırlar.

İnce sırık kırıldı nazlı yar
Su dibinde duruldu nazlı yar
Halt etme koca karı nazlı yar
Oğlun bana vuruldu nazlı yar.

Kızlar kazağın deresinde oynarken onların sevgilisi gençler oyunu görebilmek için çeşitli zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Köyün bekçisi veya azalardan birisi daima bayanların oyun oynadığı korur. Gençler gelmesin diye, gençlerde onların bir anlık dalgınlıklarında yararlanarak oyun alanına girmeye çalışırlar. Barda sevgilisi olan kızın gözleri daima yoldadır. Bekler durur. Akşam güneş aşarken bayanlarda oyunu bırakır evlerine dönerler. O gün bayram güzel kutlanmıştır. Çoluk çocuk bayramı kutlamanın heyecanıyla gelecek bayramı beklerler.

Barbaşının Kralı IŞIKLI

Yine yöremizden bir ışık kaydı
Dediler ebede göçtü IŞIKLI
Eşini dostunu odlara yaydı
Ayrılık ateşin saçtın IŞIKLI

Ardından gözyaşı sel oldu aktı
Ah-u figanların Oltu?yu yaktı
Zemheri ayında bir akşam vakti
Bir kuş gibi erken uçtun IŞIKLI

Güller boynun bükmüş bülbüller ötmez
Sen yoksun oyunda kimse bar tutmaz
Bükülmüş belleri oyuna girmez
Kral mendilini astı IŞIKLI

Oyun yakışırdı bar yakışırdı
Güzel yakışırdı yar yakışırdı
Girdiğin ortamda yer yakışırdı
Bir gül gibi erken soldun IŞIKLI

Gönül adamıydın gurur bilmezdin
Rızasız bir mala elin sürmezdin
Kendin üzülsen de eli üzmezdin
Bu erken ayrılık yoktu IŞIKLI

Küçüğe ağabey büyüğe evlat
Yanına gelene ederdin hürmet
Mekânın cennettir sen rahat yat
Ol Resulullah?a yaran IŞIKLI

Nağmeler matemde billiler susmuş
Koymuşlar kınına duvardan asmış
Selam almaz olmuş bize de küsmüş
Bu ah-u feryadı duydun IŞIKLI

Köyün neşesiydin dağın gülüydün
Çiçeklerin süsü turna diliydin
Ayrı gayrı bilmez yardım eliydin
Çadırı nereye kurdun IŞIKLI

Adın Mustafa?dır soyadın Kaya
Beraber çok aştık dağları yaya
El ele gitmiştik düğüne toya
Bir anda oyundan çıktın IŞIKLI

İçinde ateşi bu gurbet yaktı
Aşkının sevdası billiden çıktı
Kaynayan o volkan kimsede yoktu
Erkenden bendini yıktın IŞIKLI

Aşkı bilmeyenler ne anlar halden
Sözlerin tatlıydı şekerden baldan
Süslenir gezerdin beyazdan aldan
Bizlerden ne çabuk bıktın IŞIKLI

Akif emi baban Hatem?dir anan
Kardeşinden gayrı yoktur çok yanan
Kurumaz gözyaşı sevgili canan
Körpe kuzuları nettin IŞIKLI

Çoban olup gezdin dağ ile taşı
Her şeyi anlatır kabanın başı
Gece ıslık çalar karşının kışı
Bacalarda durup baktın IŞIKLI

Kömürcüoğlu duydu aktı yaşları
Bir anda yıktı hayal düşleri
Kime dert yanayım Hakk’ın işleri
Firdevsi alaya aktın IŞIKLI

Kömürcüoğlu Kadir Altaş / 25.01.2011

Üç Aylar

Hey erenler sevinelim,
Üç aylar geldi, Üç aylar,
Halimize şükredelim,
Üç aylar geldi, Üç aylar.

Başlangıcı berekettir,
Gönüllerde harekettir,
Ağızlarda zerafettir,
Üç aylar geldi, Üç aylar.

Melekler inerler yere,
Kementler vurulur şere,
Rızıkları sere sere,
Üç aylar geldi, Üç aylar.

Mübarek gün, gece Onda
Elif Onda hece Onda
Mağrifetler yüce Onda
Üç aylar geldi, Üç aylar.

Kömürcüoğlu Kadir ALTAŞ

Köyümüzün Muhtarları

Köyümüzün Muhtarlarının İsimleri

  • Üzeyir Dede Altınok
  • Aslan Çavuş Albayrak
  • Kürt Mehmet Kaya
  • Solak Ahmet Sancar
  • Maksut Çavuş Çelik
  • Hamit Çavuş Çelebi
  • Rahim Emi Aksu
  • Fazil Acar
  • Hükeşe İsmail Ağırman
  • Kazım Ağırman
  • Fuat Akpınar
  • Büyük Hafiz Haydar Çelebi
  • Osman Ağırman
  • Tının Osman Sevinç
  • Beşir Acar
  • Osman Ağırman
  • Ağa Mehmet Ağırman
  • Mehmet Acar sefer
  • Mustafa Aydoğdu
  • Kadir Kaya
  • İsmail Altaş

Unuttuğumuz isimler varsa ilave ederiz.

Allah Diyor

Okundukça Ulu Kuran
Dallar Allah Allah diyor.
Dokundukça nur-u Kuran,
Çamlar Allah Allah diyor.

Başta Ulu Resulullah
Etrafında tüm ehlüllah
Okundukça kelamullah
Gökler Allah Allah diyor.

Coşmuş İslam bülbülleri,
Al olmuş, gonca gülleri,
Yavru Hafızın dilleri,
Her an Allah Allah diyor.

Toplanmış cümle erenler,
Kurana gönül verenler
Çareyi bunda görenler,
Sözler Allah Allah diyor.

Hakka kestik kurbanları
Allahın mümin kulları,
Semaya açtık elleri,
Kalpler Allah Allah diyor.

Seda verdi, dağlar taşlar.
Ceyhun olmuş, gözde yaşlar,
Sallanıyor, ulu başlar.
Diller Allah Allah diyor.

Gece gündüz niyazımız,
Çoğa sayılsın azımız,
Ona varmaktır, hazımız
Gönül Allah Allah diyor.

Biz Kuranın kölesiyiz,
Hak İslamın kalesiyiz,
Dost bağının lalesiyiz,
Çiçek Allah Allah diyor.

Şen olsun ekmeği aşı,
İnci Köyü Kabanbaşı,
Çaylardan akıyor yaşı,
Sular Allah Allah diyor.

Kömürcüoğlu dirliğimiz,
Daim olsun birliğimiz,
Hep söylensin erliğimiz,
Eller Allah Allah diyor.

Kömürcüoğlu Kadir ALTAŞ

Kömürcüoğlu’nun Arşivinden (2)

Kömürcüoğlu Kadir Altaşın arşivinden seçtiklerimizi bu bölümde sizlerle paylaşıyoruz.
Fotoğraflar Ocak 2011’de çekilmiştir.

12
15
18
21
24
27
30
33
36
39
42
45
48
51
54
57
60
63
66
69
72
75
78
81
84
87
90
93
96
99
102
105
108
111
12 15 18 21 24 27 30 33 36 39 42 45 48 51 54 57 60 63 66 69 72 75 78 81 84 87 90 93 96 99 102 105 108 111

Ağırman Market

Yine içimizden bir yıldız kaydı
Dediler kapandı, Ağırman Market
Yıllardır geleni, gideni saydı.
Sordular kapandı Ağırman Market

Bursada evidi yoldu, töreydi
Sıcak mekan idi, bize göreydi
Her gelen yabancı adres sorardı.
Yol gösteren idi, Ağırman Market.

Kimi ararisen ordan sorardın
Eşini dostunu orda arardın
Bazen iki lafın belin kırardın
Muhabbet haneydi Ağırman Market.

Bizimle ağlardı bizle gülerdi.
Nice ağlayanın yaşın silerdi.
Bir elmayı kırk dilime bölerdi.
Dert kapısıydı Ağırman Market.

Kömürcüoğlu can otağımızdı.
Bu erken ayrılık benide üzdü.
Hacı Hüseyin bey fermanı yazdı.
Bizlere el etti Ağırman Market.

Kömürcüoğlu Kadir Altaş

Tandırın Başı

Tandırda ekmekler pişince taze
Çocuklar koşuşur bize de bize
Hanımlar toplanıp başlar söze
Ortada dolaşan sözü özledim.

İki büklüm olur ekmek pişiren,
Tandırda durmayıp dibe düşüren,
Tarlalarda taze yemlik devşiren,
Türkülerle gelen sesi özledim.

Köyün haberleri orda duyulur,
Dilden dile çarşaf olur yuyulur,
Tenceremde patatesler soyulur,
Kayalardan öğülen tozu özledim.

Köye kimler geldi kimler gitti,
Haberciler bakarsın orada bitti,
Kimler mal aldı kim koyun sattı,
Ara yerde gezen izi özledim.

Kömürcüoğlu yağmur köye yağınca,
Soğuklar ortalık akşam varınca,
Tandırın başına hep toplanınca,
İnceden inceye sizi özledim.

Kömürcüoğlu Kadir ALTAŞ

Kağnı (Öküz Arabası) 1

İnsanlık tarihinde, insanoğlu kadar kültürel varlıkların da geçmişi vardır. Geçmişte yaşayanları, geriye bıraktıkları kültürleriyle tanıma fırsatı buluyoruz.

Osmanlının Selçuklu nun camileri, hanları, hamamları, kervansarayları, köprüleri; yine Anadoluda yıllarca yaşamış kavimlerin antik şehirleri, abideleri, kaleleri bu toplumların yaşama şartları, gelişmişliği ve sanatlarını günümüze yansıtır. Bu eserler, tarihten günümüze ışık tutan birer vesika belgesi niteliğindedirler. Kültürde, sanatta ileri gidemeyen toplumlar, başkalarına yem olmuş ve tarih sahnesinden silinip gitmişler.

Kültür, zenginlik kaynağıdır. İnsanlığın, geleceğe en büyük mirasıdır.

Devamını oku

Turnalar

Bir seher vaktinde, çıktım yaylaya,
Gördüm ki ötmüyor yaslı turnalar,
Çayırlar otsuzdu, susuzdu dere,
Ne olur bir ötün sesli turnalar? .

Baharda açmaz mı mor menekşeler,
Kırlarda oğlaklar kuzular meler,
Tütiye sararır papatya yeller,
Neden suskunsunuz haslı turnalar? .

Yardan mı ayrıldız bükülmüş beliz,
Kime kahır ettiz kurumuş diliz,
Hangi diyar sizin meskeniz eliz,
Gelmez mi güzelim nesli turnalar? .

Siz telli turnasız seversiz sazı,
Bizlere misafir olursuz yazı,
Bu kadar kahretme öt bazı bazı,
Dağların başı da sisli turnalar. .

Çıkın tepelere son bir sallanın,
Ak göllere girin parlan allanın,
Yeter tuırnam yeter artık dillenin,
Geçti mi bu aşkın faslı turnalar? .

Kömürcüoğlu hasret yaktı içimi,
Ak eyledi siyah olan saçımı,
Ötmediyse bu turnanın suçu mu?
Terketmiş dostları hisli turnalar.

Kömürcüoğlu Kadir ALTAŞ

Köyüm Seni Unutamam

Sende doğdum, sende koştum,
Karlı dağlarından aştım,
Aşın yedim, suyun içtim,
Köyüm seni unutamam. .

Evim sende, obam sende,
Çiftim sende, yabam sende,
Anam sende, babam sende,
Soyum seni unutamam. .

Gece tarlayı suladım,
Sabah desteyi bağladım,
Çayırda tırpan salladım,
Çiçekleri unutamam. .

Sürüyü vurdum dağlara,
Nasıl dönsek o çağlara,
Kaymak ayrana yağlara,
Yayla seni unutamam .

Kırlarda kuzu otlattım,
Yumurta aldım götürdüm,
Kuzuya kurda kaptırdım,
Yavrum seni unutamam. .

Gül gibi toprağı taşı,
Anlatsana köyün başı,
Çeşmesi, gözesi, yaşı,
Soğuk suyum unutamam. .

Sabahtan azığı dürdüm,
Hodak odum tarla sürdüm,
Keseği anlımda gördüm,
Çiftim seni unutamam. .

Odun taşıdım ormandan,
Un öğüttüm değirmenden,
Saman savurdum harmandan,
Kesmük seni unutamam. .

Ekin kaldı kara kışa,
Neler geldi dertli başa,
Kömürcüoğlu koşa koşa,
O günleri unutamam.

Kömürcüoğlu Kadir ALTAŞ

Kömürcüoğlu’nun Arşivinden (1)

komur001
komur002
komur003
komur004
komur005
komur006
komur007
komur008
komur009
komur010
komur011
komur012
komur013
komur014
komur015
komur016
komur017
komur018
komur019
komur020
komur021
komur022
komur023
komur024
komur025
komur026
komur027
komur028
komur029
komur030
komur031
komur032
komur033
komur034
komur035
komur036
komur037
komur038
komur039
komur040
komur041
komur042
komur043
komur044
komur045
komur046
komur047
komur048
komur049
komur050
komur051
komur052
komur053
komur054
komur055
komur056
komur057
komur058
komur059
komur060
komur001 komur002 komur003 komur004 komur005 komur006 komur007 komur008 komur009 komur010 komur011 komur012 komur013 komur014 komur015 komur016 komur017 komur018 komur019 komur020 komur021 komur022 komur023 komur024 komur025 komur026 komur027 komur028 komur029 komur030 komur031 komur032 komur033 komur034 komur035 komur036 komur037 komur038 komur039 komur040 komur041 komur042 komur043 komur044 komur045 komur046 komur047 komur048 komur049 komur050 komur051 komur052 komur053 komur054 komur055 komur056 komur057 komur058 komur059 komur060

© 2024 iNCi KöYü