Köyümüzde eski bayramlardan bir yemek töreni. Bayram namazından çıkınca köyde topluca erkekler için yerler hazırlanmıştır. Bu yerlere erkekler ve erkek çocuklar katılabilir. Toplu yemek yenilen yerler ?Aşağı mahalle Salihgilin baca?, ?Orta mahalle Ahmet Pehlivangilin baca?, ?Yukarı mahalle Şaban Emigilin baca? ve ?Su deresi Seyfat emigilin baca?. Erkekler camiden çıkmadan önce mahallenin hanımları sofraların kurulacağı bacaları temizler, hasırları sararlar, taze hasırlar büyüklerin oturacağı yere sarılır. Tahta sofralar peşgun hazırlanır, Peşgunların tazeleri ve büyükleri Büyüklerin oturacağı mahale konur. Kıl cecimi varsa o da yine büyüklerin olduğu bölüme sarılır. Kıl cecimi o mahallenin zenginlik göstergesidir. Bunun yanında bir kaç minder varsa bu daha çok zenginlik götergesidir. O gün söylenmese de daha sonra söylentisi başlar. Filan mahallenin sofraları çok güzeldi. Cecim sermişler, minder sermişler diyerek övgüyle bahsedilirdi.
Camiden çıkan cemaatin hali vakti iyi olanları, hali vakti iyi olmayanları yani fakir olanları sofra getiremeyecek durumda olanları, yemeğe davet ederler. Davet edilende davete icabet ederdi. Ev büyükleri doğrudan davet etttiği misafirleri alarak sofraların kurulduğu mekana giderler. Hizmet edecek evladı torunu kim varsa, o doğrudan eve gider, o gün için yemek olarak ne hazırlanmışsa onu alıp getirir. Yemek olarak günün menüsü, bulgur pilavı, üzüm hoşafı. Durumu iyi olan evlerde kartol aşı, bişi, kadı kulağı, bazen bal lokması getirilir. Pirinç pilavı harika yemek, eğer bir sofrada pirinç pilavı varsa o sofra daha sonra anlatılır. Şu bayramda filan mahallenin sofrasına gittim, pirinç pilavı yedim diye söylenilir. Bulgur pilavı ve yoğurt çalhaması yani ayran bir iki ekmek varsa bir iki parça peynir tepire koyarak sofraların kurulduğu mahale getirilir. Tepir genellikle pelüt ağacından yapılmış tepsi. Gelen yemeklerde o zamanlar nebatı yağ olmadığı için sarı yağ yani tereyağı kullanılırdı. Durumu iyi olanlar pilava sarı yağı bol döker yemeğin her yerinde belli olurdu. Sarı yağı olmayanlar pilavın tepesine bir iki gezdirir getirirlerdi. Sofraya yemek getirmek dahi imkanlara bağlıydı. Sofralarda çay çok lükstü. Her bacada çay olmazdı. Çay olsa dahi onuda ileri gelen büyükler içerlerdi. Bazı dışarıdan yani köy dışında gelen misafirler olurdu onlara ikram edilirdi. O mahallede yemek getiremiyen komşulara niye yemek getirmedin diye en küçük ima dahi yapılmadan yemek getirmiş gibi sofraya oturtulurdu. Yemeğe davet edilen insanlarla daha çok ilgilenilir, onların hal ve hatırları sorulur, çocukları varsa adam gönderilir sofraya davet edilirdi. Dışarıdan gelen misarlerle ilgilenilir. Onlarında o ortamda gariplik çekmeleri giderilirdi. Yemekler huşu ve muhabbet ortamında yenir, büyüklerin elleri öpülür herkes evine dağılırdı. Sofralarda kalan ekmek peynir toplanır çobanlara gönderilirdi veya evine gönderilirdi.
Mahalle sofralarından ayrılan büyükler evlerine gider, ev de diğer ev halkı ile bayramlaşırdı. Bayramlaşma gün boyu devam ederdi. Evlere bayramlaşmaya gelen büyüklere yemek, varsa çay ikram edilirdi. Bayram görmeye gelen çocuklara akide şekeri, kuru üzüm veya meyve kurusu dut kak ikram edilirdi.
Bayramlaşma bir taraftan devam ederken köyün delikanlıları bir araya toplanır, davul zurna ile harmanda oyunların hazırlığını yaparlardı. Tabi davul zurna istadiğin zaman çaldıramıyorsun. Köyüm muhtarından ve imamından izin almak gerekiyordu. Bu izini delikanlı başı yanına bir arkadaş alarak, evvela köyün imamına daha sonra muhtara gidilirdi. İmam o anda köyün ahvalına göre kararını belli ederken muhtardanda izin almaları gerektiğini söylerdi. İmamınan görüşen delikanlı başı ve arkadaşları doğru muhtara giderdi. Muhtarda bu işe taraftardır. Ama bir taraftan gençleri kırmak istemez bir taraftanda olası bir taşgınlığa sebebiyet vermemek için azalardan birini ve köy bekçisini çağırarak müşterek karar verirken azaların ve bekçinin orada olmalarını da tembih ederdi. Diğer taraftanda imamla da görüşmeleri gerektiğini gençlere söylerdi. Bu köyün idaresinin birlik içinde olduğunun bir göstergesiydi. Gelecek nesillere bir nevi birlik beraberlik dersi vermekti. Bu arada yakın zamanda ölen birisi varsa onunda yakın akrabayı taallugatından da izin almak daha uygun düşerdi. İmam yakın zamanda ölen şahsın akrabalarından izin almaları için , gelen delikanlı başına tembih ederdi.
Muhtardan ve imamdam izin alan Delikanlı başı ve arkadaşları bir işi başarmanın mutluğu ve gururu içinde gençlerin toplandığı Şabanemiğilin bacaya gider. Gençlere olumlu haberi verdikten sonra sıra Züfer emiye gelmiştir. Züfer emi bu işin bilincindedir. Gençlerin gelmesini beklerken bir taraftanda davulu zurnayı hazırlamıştır. Kendisi içeride zurnanın kamışlarını ıslatırken davulcu Hayta Mehmet emi Zufer emigilin kapıda sigarasını yakmış tüttürürken bir yandan da davula vuracağı çubuğun ipini bağlamaktadır. Delikanlı başı ve arkadaşlarının Züfer eminin evine gidip haberi verince, Züfer emi eşigin üstünde zurnaya üflemeye başlayarak yol gaydesini çalarak gençlerin toplandığı harmana doğru yola revan olur.
İşte şimdi bayram başlamıştır. Çoluk çocuk genci yaşlısı davul zurnanın geldiği tarafa yönelir. Bağrışan çocuklar neşelenen gençler, gençliğini arayan yaşlılar herkes harman yerine toplanır. Daha önceden harman yerindeki gençler barda yerlerini çoktan almışlardır. Bar tutarken bazıları nazlanır, bazılarının da büyükleri orada ise onlardan izin almak gerekir. Barda oynayacak genç gider büyüğü kimse onun elini öper, bu öpme bir nevi izin anlamındadır. O büyüğüde sırtını sıvazlayarak berhudar ol der. Oyun için izin alınmıştır. O genç rahat rahat oyununu oynayabilmaktedir. Harmana yavaş yavaş insanlar gelince bar oynayan şahıslarla birkez daha vakarlı ve heyecanlıdır. Züfer ve Hayta Mehmet emiler iyice zurnanın çaldığı oyunların ritmine kendilerini kaptırmışlardır. Yaşlısı genci kadın erkek çoluk çocuk oyunları seyretmek için evleri veya harmanların bacalarında yerlerini almışlardır. Kim daha iyi oynuyor kim oynayamıyor, değerlendirilmesi seyirciler tarafından yapılır. Bazı Züfer emiyi dinlendirmek için ikili guruplar karşılıklı türkü söyleyerek oynamaya devam edilir.
Ayvanın altında geçtim
Eğildim suyundan içtim
Ben bu ile garip düştüm
Garibim vatanım yoktur
Elimden tutanım yoktur
Amman amman amman
diye söylenir. Bu oyunlar akşam güneş aşıncaya kadar devam eder. Erkekler harmanda davul zurna ile oynarken bayanlar da kazağın deresinde Rahim halfegilin harmanda tulum eşliğinde barda duman cıkarmaktadırlar. Genç kızlar karşılıklı ikili guruplar halinda ince sırığı kırmaktadırlar.
İnce sırık kırıldı nazlı yar
Su dibinde duruldu nazlı yar
Halt etme koca karı nazlı yar
Oğlun bana vuruldu nazlı yar.
Kızlar kazağın deresinde oynarken onların sevgilisi gençler oyunu görebilmek için çeşitli zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Köyün bekçisi veya azalardan birisi daima bayanların oyun oynadığı korur. Gençler gelmesin diye, gençlerde onların bir anlık dalgınlıklarında yararlanarak oyun alanına girmeye çalışırlar. Barda sevgilisi olan kızın gözleri daima yoldadır. Bekler durur. Akşam güneş aşarken bayanlarda oyunu bırakır evlerine dönerler. O gün bayram güzel kutlanmıştır. Çoluk çocuk bayramı kutlamanın heyecanıyla gelecek bayramı beklerler.