İnsanlık tarihinde, insanoğlu kadar kültürel varlıkların da geçmişi vardır. Geçmişte yaşayanları, geriye bıraktıkları kültürleriyle tanıma fırsatı buluyoruz.
Osmanlının Selçuklu nun camileri, hanları, hamamları, kervansarayları, köprüleri; yine Anadoluda yıllarca yaşamış kavimlerin antik şehirleri, abideleri, kaleleri bu toplumların yaşama şartları, gelişmişliği ve sanatlarını günümüze yansıtır. Bu eserler, tarihten günümüze ışık tutan birer vesika belgesi niteliğindedirler. Kültürde, sanatta ileri gidemeyen toplumlar, başkalarına yem olmuş ve tarih sahnesinden silinip gitmişler.
Kültür, zenginlik kaynağıdır. İnsanlığın, geleceğe en büyük mirasıdır.
Sizlere, bu köşemizde Oltu/ Erzurum yöremize ait kültürel varlıklarımızdan söz etmeye çalışacağım. Sürçi lisan eder isek affola? Bu hususta sizlerin istek ve arzularınızı dikkate alacağım gibi yardımlarınız için bilgilerinize de başvurmak istiyorum.
Şimdi sizlere, yıllarca her ihtiyacımızı taşıdığımız; kırılınca üzüldüğümüz; devrilince sitem ettiğimiz kağnı (Öküz) arabasını tanıtmaya gayret edeceğim. Kağnı arabaları daha düne kadar çiftçilik yapan her ailenin kamyonu, otomobili, pikabı, traktörü… hasılı her şeyi idi. Sabahtan kalkan çiftçi, arabasını koşar; tarlaya, çayıra, oduna, ekine, gübreye, taşa, toprağa vs. onunla gider; yükünü yükler, köye dönerdi. Arabasını yükleyen çiftçi, ses çıkarması için mazıya yağ sürer ve çivilerdi. Yol boyunca arabasından çıkan sesle neşelenir; başındaki şapkasını yan yatırır; sigarasını da yakar, duman atarak köye doğru ilerlerdi. Bu hareket onun için gurur vericiydi. Başı sigaranın dumanı ile dumanlanınca kendisini etrafındaki dumanlı dağlara benzetir; vakarlı vakarlı o günün işini bitirmiş olarak köye dönerdi. Arabanın sesinden, kimin arabası olduğu belli olurdu. Her çiftçinin arabasından aynı ses çıkmazdı. Her çiftçinin arabasına koştuğu öküz de arabayı bu denli götüremezdi.
Bizim köyde rahmetli Osman Çavuş vardı. Onun iyi bir öküzü varmış. Adı Aslanmış. Bir gün, köy camisi yapılırken, ormandan odun getiriyorlarmış. Osman Çavuşun öküzünü koşumun en dibine koşmuşlar ve odunu düze çıkarmışlar. Köye gelince Osman Çavuşa demişler ki:
“Osman Çavuş, senin Aslan Öküz olmasaydı bu odunu getiremezdik.” Osman Çavuşun cevabı:
“Komşular, her Öküzden Aslan; her adamdan da Osman olmaz.”
Evet, her adamdan Osman; her öküzden de Aslan olmaz.
Oltuluların Sesi Gazetesi – Mart 2004

ya abi müthiş bir bağlantı. arabayı sazlamak olduğunu biliyordum ama “saz ve bağlama” olarak hiç düşünmemeiştim. araştırmaya değer.
arabayı boyunduruğa bağlama işinede arabayı sazlamak deniyordu yanlış hatılamıyorsam.
saz ve bağlama bu ilişkiyi bir bilen çözsün
bu resmi senelerce saklayandan siteye koyandan konulmasında emeği olan herkesten ALLAH razı olsun geçmişlerinize rahmet
Rahmetli babamın resmini saklayan ve sitede yayınlayan kardeşlerimden Allah razı olsun.Öküzleri iyi hatırlıyorum,birisi altun birisi de delibeydi.