Bugün Oltu’nun Kurtuluşu

Atatürk Üniversitesi Oltu Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Asaf Özkan tarihi geçmişi yaklaşık üç bin yıl öncesine dayanan Oltu ve çevresinin Malazgirt Savaşı’ndan sonra Türkler tarafından ele geçirildiğin ve o tarihten beri Türk varlığının güçlü bir parçası olarak varlığını sürdürdüğünü söyledi.

Oltu’nun düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü nedeniyle yüksek okuldu bir konferans veren Özkan, Osmanlı hakimiyetine girdikten sonra Oltu’nun ilk defa 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi’nden sonra Rus işgaline maruz kaldığını anlattı.

“Oltu ve çevresi bu tarihten itibaren 1918 yılına kadar 40 yıl Rus işgalinde kalmıştır” diyen Özkan, şöyle devam etti:

“Bu arada 1914 yılında I. Dünya Savaşı başlamış ve Osmanlı Devleti de Almanya ile birlikte bu savaşa dahil olmuştu. Başlayan savaş Elviye-i Selase ve Oltu halkı için ümit kaynağı olmuşsa da yaşanan Sarıkamış başarısızlığı bu ümidin kısa sürede sönmesine neden olmuştu. Ancak savaşın sonlarına doğru Şubat ve Ekim 1917’de Rusya’da çıkan ihtilallerin sonucunda Çarlık Rusya’nın yıkılması ve Bolşeviklerin iktidara gelmesiyle Ruslar Anadolu topraklarını boşaltmaya başladılar. Bu arada Kars’ta kurulmuş olan Kars Gizli İslam Komitesi ve bunun Oltu Şubesi olarak kurulan Oltu İslam Komitesi bölgede Rus silahları ile katliamlara girişen Ermenilere karşı bölge halkının teşkilatlanmasını sağladı. Buna rağmen, Ermeniler Oltu ve çevresinde birçok köyde katliamlara giriştiler. Ermeni katliamlarını engellemek isteyen Osmanlı Ordusu 1918’in başlarında ileri harekatla 3 Mart’ta Aşkale’yi 12 Mart’ta Erzurum’u ve 25 Mart 1918’de de Oltu’yu 40 yıllık esaretten kurtardı.”

Kars Milli İslam Şurası

Elviye-i Selase ve Oltu halkının kurtuluş sevincinin uzun sürmediğini, 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında yapılan Mondros Mütarekesi ile Elviye-i Selase bölgesinin tekrar boşaltılmak zorunda kalındığını ifade eden Özkan, konuşmasın şöyle tamamladı:

“Mütareke hükümlerini kabul etmek istemeyen Elviye-i Selase halkı ilk Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti olmak üzere Kars Milli İslam Şurası’nı kurmuşlardır. Daha sonra bu şura hükümeti 13 Ocak 1919’da Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti adını almıştır. Ancak 13 Nisan 1919’da İngilizlerin Karsı işgal etmeleri ve Cenub-i Garbi Kafkas Hükümetini dağıtmaları üzerine Oltu’da Yusuf Ziya Bey’in başkanlığında Oltu İslam Şurası kurulmuştur. Oltu İslam Şurası Mayıs 1919’dan 17 Mayıs 1920’ye kadar Oltu’yu yönetmiştir. Bu süreç içerisinde Oltu’da herhangi bir Ermeni katliamına izin verilmemiştir. 1920 başlarında İstanbul’da yeniden açılacak Meclis-i Mebusan’a Oltu İslam Şurası Rüstem Bey ve Yasin (Haşimoğlu) Beyleri Oltu mebusu olarak seçmişlerdir. Ancak 16 Mart 1920’de İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından işgali ve Meclis-i Mebusan’ın dağıtılması üzerine Yasin (Haşimoğlu) Bey Ankara’da açılan TBMM’ye katılmak üzere Ankara’ya gitmiş ve 17 Mayıs 1920’de TBMM’de yaptığı konuşma ile Oltu Anavatana katılmıştır. Böylece 40 yıl Rus işgalinde 2 yıl da anavatandan ayrı olarak varlık mücadelesi veren Oltu anavatana katılmış oluyordu. Bu tarihten sonra başlatılan Doğu Harekatının sonucunda Ermenilerle yapılan 3 Aralık 1920 tarihli Gümrü, Ruslarla yapılan 16 Mart 1921 tarihli Moskova ve Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’la yapılan 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşmaları ile Türkiye’nin Doğu sınırı bir daha değişmemek üzere çizilmiştir.”

atauni.edu.trden alıntı

Loading

Bu yazıyı derecelendirmek için tıklayın!
[Toplam: 0 Ortalama: 0]

Bir yorum yazın

İsim girişi zorunlu, E-posta girişi isteğe bağlıdır. E-posta hesabınız yayımlanmayacaktır.

1 Yorum

  1. Hasan Aktaş

    Rahmetli Celil Dedem anlatmıştı. Rus Ordusunun Oltuda bulunduğu yıllarda demek ki 1917den önce şiddetli açlık ve yokluğun yol açtığı çaresizlikle arasıra arkadaşlarıyla Oltuya giderlermiş. O sırada kendileri on, on iki yaşlarında olmalılar. Orada Rus askerleri yemek yediği sırada korka korka uzaktan onları izler ve yemek kalıntılarından belki birşey verirler diye beklerlermiş. Bir defasında da yine arkadaşlarıyla Oltuda Rus askerlerini izlerken, arkadaşlarından biri Rus askerlerinin yemek yedikleri mekana iyice sokulmuş. O zaman askerlerden biri onu yakalamış ve önce bir tokat patlatmış, daha sonra da ona yemeğin kalıntısından vermiş. Dedemgil kenarda şöyle düşünüyorlarmış: ‘Tüh ya keşke tokadı biz yeseydik de bize de yemek verselerdi.’ Çocukluğumda anlattığı bu hatıra çok ilginç gelmiş olmalı ki hatırımdan silinmemiş.

© 2024 iNCi KöYü