Değerli Kadir Abim.
Hocamızı seven sayanlardan birisi olarak bu “Gara Ha” konusunda bir açıklama yapayım. Biz kur’an kursundayken Rahmetli hocam gelir bize harflerin çıkış yerlerini mahreçlerini öğretirdi. Öğretirken her harfe bir örnek vererek hafızalarımıza daha iyi yerleşsin diye benzetmeler yapardı. Mesala “güzel he” yi hastanın inlemesine, “ayın” harfini koyunun melemesine benzetirdi ve bu şekilde bize daha iyi anlatırdı. “Keskin ha” da dediğimiz “Gara Ha” da burdan kalmaktadır. Biz okurken boğazın derinliklerinden daha iyi çıkması için bize derdi “oğlum gara ha, gara ha”. Bunu sıkça söylediğinden dolayı o zaman ki talebelerin dilinde birbirimiz arasında hep bu kelimeyi kullanırdık. Kötü bir amaçla değil de böyle hocamızın bu seslenişi hoşumuza gittiğinden söylerdik. Bu vesileyle sonraki zamanlarda garaha denince akla hocamız gelirdi. Bunu da izah etmiş olayım. Yanlışım varsa o dönendeki arkadaşlarımızın çoğu burada yer almaktalar, düzeltebilirler. Keşke bizler de Rahmetli İbrahim hocamızın ilmine bilgisine ulaşabilseydik. O ilmi bilgisi yanında mütevazı kişiliğiyle bizlere vefatından sonra çok daha değerli olduğunu hissettirdi. Her zaman her yerde anlatırız hocamızın hatıralarını. Kendisine tekrar tekrar şu mübarek gecede rahmet diliyorum. Rabbim cennetiyle şereflendirsin. Bizlere de Hocamızı güzellikleriyle yad etmeyi nasip etsin. Çünkü zaten kötü sözü ya da kötü bir davranışını kapı komşusu olarak hiç görmedik. Biz razıydık. Allah da kendisinden razı olsun. Saygılar sunuyorum.
Köyümüzün ilk Kurra Hafizlerinden biridir.
İbrahim hoca Istanbul Avcılar’da askerlik yaparken tatil zamanlarında İstanbul’da Kuran kursları ile irtibata geçer dostlar edinir.
1956 yılında askerden izinli dönerken Hattat Hasan Çelebi Hoca’yı İstanbul’a getirir. Fatih 3 baş medresesine kayıt eder.
Daha sonraki zamanlarda Ali Ağırman Hoca’yı getirir.
Böylelikle 3 alimimizin yetişmesine sebep olur.
Bu 3 alimimiz hakkında kitaplar yazılacak bilgi belge ve hatıralar vardır.
Yalnız bizde üzülerek söylüyorum, bu alimlerimize yeterince ilgi yoktur.
İstanbul’un kurra hafizleri arasında yeri olan bir alimimizi “kara ha” diye uydurma bir sözle hitap eyledik.
Köyde büyükle büyük, küçükle küçük olur bir şeyler öğretmeye çalışırdı.
Bir keresinde “Hocam bu insanlara ne anlatsan da seni alaya alıyorlar. Bırak gitsinler.” dedim.
“Peygamber Efendimizi taşladılar. Yine de öğretmeye devam etti. Beni daha taşlamadılar” dedi.
Bu kubbede ses ve bu dünyada iz bırakanlar grubuna dahil olanlardandı.
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Sizler de Allah emanet olun.
Değerli Kadir Abim.
Hocamızı seven sayanlardan birisi olarak bu “Gara Ha” konusunda bir açıklama yapayım. Biz kur’an kursundayken Rahmetli hocam gelir bize harflerin çıkış yerlerini mahreçlerini öğretirdi. Öğretirken her harfe bir örnek vererek hafızalarımıza daha iyi yerleşsin diye benzetmeler yapardı. Mesala “güzel he” yi hastanın inlemesine, “ayın” harfini koyunun melemesine benzetirdi ve bu şekilde bize daha iyi anlatırdı. “Keskin ha” da dediğimiz “Gara Ha” da burdan kalmaktadır. Biz okurken boğazın derinliklerinden daha iyi çıkması için bize derdi “oğlum gara ha, gara ha”. Bunu sıkça söylediğinden dolayı o zaman ki talebelerin dilinde birbirimiz arasında hep bu kelimeyi kullanırdık. Kötü bir amaçla değil de böyle hocamızın bu seslenişi hoşumuza gittiğinden söylerdik. Bu vesileyle sonraki zamanlarda garaha denince akla hocamız gelirdi. Bunu da izah etmiş olayım. Yanlışım varsa o dönendeki arkadaşlarımızın çoğu burada yer almaktalar, düzeltebilirler. Keşke bizler de Rahmetli İbrahim hocamızın ilmine bilgisine ulaşabilseydik. O ilmi bilgisi yanında mütevazı kişiliğiyle bizlere vefatından sonra çok daha değerli olduğunu hissettirdi. Her zaman her yerde anlatırız hocamızın hatıralarını. Kendisine tekrar tekrar şu mübarek gecede rahmet diliyorum. Rabbim cennetiyle şereflendirsin. Bizlere de Hocamızı güzellikleriyle yad etmeyi nasip etsin. Çünkü zaten kötü sözü ya da kötü bir davranışını kapı komşusu olarak hiç görmedik. Biz razıydık. Allah da kendisinden razı olsun. Saygılar sunuyorum.
Köyümüzün ilk Kurra Hafizlerinden biridir.
İbrahim hoca Istanbul Avcılar’da askerlik yaparken tatil zamanlarında İstanbul’da Kuran kursları ile irtibata geçer dostlar edinir.
1956 yılında askerden izinli dönerken Hattat Hasan Çelebi Hoca’yı İstanbul’a getirir. Fatih 3 baş medresesine kayıt eder.
Daha sonraki zamanlarda Ali Ağırman Hoca’yı getirir.
Böylelikle 3 alimimizin yetişmesine sebep olur.
Bu 3 alimimiz hakkında kitaplar yazılacak bilgi belge ve hatıralar vardır.
Yalnız bizde üzülerek söylüyorum, bu alimlerimize yeterince ilgi yoktur.
İstanbul’un kurra hafizleri arasında yeri olan bir alimimizi “kara ha” diye uydurma bir sözle hitap eyledik.
Köyde büyükle büyük, küçükle küçük olur bir şeyler öğretmeye çalışırdı.
Bir keresinde “Hocam bu insanlara ne anlatsan da seni alaya alıyorlar. Bırak gitsinler.” dedim.
“Peygamber Efendimizi taşladılar. Yine de öğretmeye devam etti. Beni daha taşlamadılar” dedi.
Bu kubbede ses ve bu dünyada iz bırakanlar grubuna dahil olanlardandı.
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Sizler de Allah emanet olun.
NUTK-İ ŞERÎF
Yine firkât nârına yandı cihân
Hasretâ gitdi mübârek Ramazân
Nûr ile bulmuşdu ‘âlem yeni cân
Firkâtâ gitdi mübârek Ramazân
İndi Kur`ân ey nûru güzel
Leyle‐i Kadr’inde ey kadri güzel
Gitdi ey tehlîl ü tekbîri güzel
Elvedâ gitdi mübârek Ramazân
Gâhi tesbîh ü senâ vü zikr ile
Gâhi tahmîd ü du’â vü şükr ile
Cân bulurdu mürde diller nûr ile
Hasretâ gitdi mübarek Ramazân
Bu ay içre bağlanır dedi Resûl
Cinn ü şeytân etmeye aslâ füzûl
Hep du’âlar bunda olurdu kabûl
Firkâtâ gitdi mübârek Ramazân
Cem’ olup Hakk’a münâcât edelim
Nûr‐i Kur`ân ile doğru gidelim
Bilmedik kadrin Niyâzî n’idelim
Ey dirîgâ gitdi şehr‐i Ramazân
Niyâzî Mısrî
SAYGI DEGER HOCAM SENI RAHMETLE ANAR EFENDIMZE KOMŞU OLMANI CENABI HAK-TAN NİYAZ EDERIM SENİ ÇOK ÖZLEDİK HOCAM
rahmetle anıyor ve arıyoruz, ibrahim hocayı