Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerine bu yıl geleneksel sanatlar dalında layık görülen hattat Hasan Çelebi, sanat yaşamında 46 yılını geride bırakırken, yetiştirdiği öğrencileriyle, bu sanatın gelişmesi ve yaygınlaşmasına büyük katkılar sağlıyor.
AA muhabirinin görüştüğü 74 yaşındaki hattat Hasan Çelebi, hat sanatı serüveninin bütün hayatını kaplayan bir olay olduğunu ifade ederek, çok küçük yaşlarda, bilmediği halde, bu sanata karşı büyük ilgisi olduğunu, hat yazılarının hep dikkatini çektiğini söyledi.
Erzurumun bir köyünde doğup büyüdüğünü, o dönemde yaşadığı köyde hat sanatı bilen, bu kültür hakkında bilgisi olan kimsenin olmadığını anlatan Çelebi, bir süre hafızlık yaptıktan sonra Kuran ilimlerinde ilerlemek için İstanbula geldiğini dile getirdi.
İstanbulda Kuran ilimlerine ağırlık verdiğini kaydeden Çelebi, camilerde, antikacılarda, hat eserlerini gördüğünde hayran hayran baktığını ve zamanla da hat sanatına olan ilgisini arttığını vurguladı.
Çelebi, askerlikten sonra bir ara yine Anadoluya dönmek zorunda kaldığını, köyüne yakın bir merkezde müezzinlik yaptığını kaydederek, Bu sanata karşı olan sevgi durmuyor, bir yerden mutlaka patlak veriyor dedi.
Orada, yağlı boya ile dükkan tabelaları yazmaya başladığını, bazen eski yazıların denemelerini yaptığını, ancak tekniğini bilmediğini ifade eden Çelebi, ilk kez orada bu sanattan anlayan bir kişinin kendisine teknik konusunda bilgi verdiğini kaydetti.
Hasan Çelebi, bu olayın merakını iyice tetiklediğini ve bu işin üzerine iyice yoğunlaştığını dile getirerek, daha sonra tahtadan kalemler yaparak normal kalem mürekkebiyle çalıştığı caminin içerisine dört halifenin ismini yazdığını anlattı.
Hattat Çelebi, hat sanatını ilerletmek için tekrar İstanbula döndüğünü vurgulayarak, burada hat sanatı ustası Hamit Aytaç ile tanıştığını ve ondan kendisine ders vermesi talebinde bulunduğunu, ancak Hamit Beyin meşgul olduğu gerekçesiyle öğrencisi olan Halim Beye yönlendirdiğini söyledi.
4 ay sonra Halim Beyin bir trafik kazasında vefat etmesi üzerine cesaretini toplayarak, tekrar Hamit Beye gittiğini ve bu sefer Hamit Beyin kendisini kabul ettiğini aktaran Çelebi, ondan sonra vefatına kadar ondan ayrılmadığını kaydetti.
Hasan Çelebi, hat sanatına bilfiil 1964 yılında başladığını Bir 10 senelik dönemim, hat öğrenme ve icazet alma dönemimdir. Ondan sonraki dönemde bir baba oğul gibi Hamit beyi ziyareti hiç bırakmadım, her hafta ziyaretine gittim. Son 1,5 senesini hastanede geçirdi ve orada vefat etti diye konuştu.
O günkü zihniyetle bu sanata değer verilmediğine işaret eden Çelebi, Hatta bana Niye bu işle uğraşıyorsun?, Bu işten vazgeç artık, bu iş bitmiş diyenler oldu. Ama öyle değilmiş. bir milletin bünyesinde sanatlara karşı bir heves bir merak varsa, o hiçbir zaman kaybolmuyor dedi.
-İlk öğrencisi Amerikalı-
Hamit Hocanın, 1976da ders almak için müracaat eden Amerikalı bir kişiyi, çok meşgul olduğunu söyleyerek kendisine havale ettiğini ve böylece ilk talebesinin bir Amerikalı olduğunu anlatan Çelebi, şu anda onun da memleketinde birçok talebesinin olduğunu bildirdi. Ardından düzenli olarak hat sanatı konusunda ders verdiğini ifade eden Çelebi, talebelerinin arasında Davut Bektaşın çok başarılı olanların da çıktığını kaydetti.
Hasan Çelebi, Hamit Aytaçın 1982de vefatından 3 yıl sonra IRCICAnın hat sanatıyla ilgili bir müsabaka düzenlediğini, bu müsabakanın hat sanatına olan ilgiyi sadece Türkiyede değil yurt dışında da alevlendirdiğini belirtti.
Hattat Çelebi, o müsabakada dereceye girenlerin hep Türkiyeden hattatlar olması üzerine diğer ülkelerden taleplerin arttığını kaydederek, Hat sanatının esas merkezinin, İstanbul olduğu dünyada takdir ediliyor şeklinde konuştu.
Başta, İslam ülkelerinin hepsinden kendilerine müracaatlar olduğunu, onlarla yakından ilgilendiklerini, bazılarına mektupla ders verdiklerini anlatan Çelebi, mektupla ders alanların da mutlaka en az 1-1,5 aylık dönemler halinde İstanbula geldiklerini ve hat sanatında hangi tür malzeme kullanılacağını, nasıl kalem kullanılacağını, mürekkep kağıt kalem gibi malzemelerin hangisinin daha iyi olacağını öğrendikten sonra memleketlerine döndüklerini, ardından derslerin yine mektupla sürdürüldüğünü söyledi.
-Bizim ölçülerimiz, pirenin ciğeri pirenin bacağı-
Hattat Hasan Çelebi, şöyle devam etti: Bu sanatın ölçüleri, çok hassastır. Bugün kullanılan nano teknolojiyi aşağı yukarı 1400 senedir bu sanatı icra edenler zaten kullanıyorlar, Bizdeki noktalar ölçüler, o kadar ince ki bizim o günkü tabirlerimiz, pirenin ciğeri pirenin bacağı ölçüleridir. Bir hattın bir kenarında bir pirenin bacağı kadar fazlalık ya da noksanlık erbabının gözüne batar. Bunu affetmeyiz, bunda hata var deriz. Aşağı yukarı İslam ülkelerinin hepsinde birer ikişer talebimiz var. Şimdi onlar da kendi ülkelerinde talebe yetiştiriyorlar. Maksadımız kendi mutluluğumuz değil, bu Kuran hattının Kuran yazısının yayılması ve bekaası. Bu kadar eski tarihlere dayanan bir kültürün basit sebeplerden dolayı ortadan kalkmasına gönlüm lazım değil.
-Hat sanatını öğrenmek için günde 30 saat çalışmak lazım-
Hattat Çelebi, hat sanatının çok zor olduğunu ve sabra dayandığını aktararak, Hat sanatını öğrenmek için günde 30 saat çalışmak lazım geliyor. Yani o kadar çok konsantre olacaksınız. 90 yaşına gelmiş hattatların ölürken, Ölümüme değil, hattı öğrenemedim, gidiyorum diye üzülenler olduğunu biliyoruz. Bu da gösteriyor ki bu kadar sıkı bir çalışmaya rağmen, bir ömür bu sanata yetmiyor diye konuştu.
Çelebi, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bugüne kadar 60a yakın kişiye icazet verdim. Bunların içinde, çift icazetli olanlar vardır. Bu şu manadadır: Yazı çeşitleri 6 tanedir. Örneğin ilk çalıştıkları sülüs nesih ona icazet veriyorsunuz, sonra dayanamıyor, diğer bir kalem daha öğreniyor. Hat sanatında çeşitlerin kısımların cinslerin ismi, kalem olarak geçer, sülüs bir kalem, nesih bir kalem, talik bir kalem olarak isimlendirilir. Hepsinin kaideleri yazım teknikleri ve şekilleri ayrı. İcazet alanların 11-12si hanım. Yurt dışından icazetli hanımların sayısı 3ü geçmiyor. Türkiyenin çeşitli bölgelerinden icazet alanlar varsa da ağırlıklı İstanbuldan. 26 da yurt dışından icazetli kişi var. İslam ülkeleri dışında, Amerika, Japonya, Sibirya, Güney Afrika, İspanya ve İngiltereden de icazet alan talebelerimiz oldu. Bir kişi, hat sanatına başladıktan sonra en erken 6 senede icazet alır. Eğer mektupla çalışırsa bu süre 8-10 seneye çıkar. Hatta, fakülteleri bitirmiş olanlar bile 3,5-4 sene çalışmadıkça icazeti alacak kıvama gelemiyorlar.
Hasan Çelebi, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülünün bu yıl geleneksel sanatlar dalında kendisine verilmesine ilişkin olarak da duygularını şöyle dile getirdi:
Beni ona layık görmüşler. Tabii burada ben şahıs olarak kendimi ona yeterli görmüyorum, ama bu sanatın takdiri bakımından güzel bir duygu ki tabii ki çok seviniyorum. Hayatımda birçok yerden ödüller aldım, devlet başkanlarından takdir aldım, ama tabii bu milletimizin takdiri olduğu için daha başka, daha değerli. Bu hususta çok sevinçliyim, duygularımı ifade etmekte güçlük çekiyorum.
Hasan Çelebi, oğlu ve kızının hat sanatıyla değil, tezhiple ilgilendiklerini anlatarak, İnşallah torunlardan çıkar da onu yetiştiririz dedi.
Çelebi, Şu anda yeni talebe kabul etmiyorum, birazcık yorgunluk geldi. Öğrenmek isteyenleri, talebelerime yönlendiriyorum. Dışarıdan gelenler, ısrarla benden bir şeyler öğrenmek istedikleri için 2-3 kişi ile haftada bir onlarla ilgileniyorum diye konuştu.
-Yüzlerce eser üretti-
Bugüne kadar yüzlerce eser ürettiğini, bir dönem senede 250-300 eser ortaya çıkardığını aktaran Çelebi, yeni çalışmaları da bulunduğunu, bunların bir kısmının cami işleri olduğunu belirtti.
Yurt dışındaki birçok caminin yazılarını yazdığını, bunların içinde en önemsediği çalışmasının İslamda ilk yapılmış olan Medinedeki Kuba mescidinin içindeki yazıları yazma görevi olduğunu, 1986-87 yıllarında bir yıl orada kalarak, kendisine verilen bu şerefi yerine getirdiğini kaydetti.
Hattat Hasan Çelebi, Benim için hayatta önemli olan yazılarım, eserlerim değil, benim en kıymetli eserlerim, talebelerimdir. Benden sonra hat sanatının, yalnız Türkiyede değil, yeryüzünde devamını sağlayacak olanlar talebelerimdir ki bu benim için iftihar meselesidir şeklinde konuştu.
Kaynak: Star Gazatesi

Bir yorum yazın