Kaybolan fotoğraflarımız vardır. Fotoğrafı nereye koyduğumuzu, ne zaman çektiğimizi hatırlayamayız bir türlü.
Ama fotoğraf zihnimizin bir köşesinden doyamadığımız tatlı bir rüya gibi bazen gözlerimizin önüne gelir. Raflarda kaybolan siyah beyaz fotoğraflardan biridir sadece. Bir çocukluk hatırası, ya da gençlik macerası…
İşte öyle bir fotoğraf; ne zaman çekildiği de meçhul.
Ben, o fotoğrafı çocukluk yıllarımda görmüştüm. Hafızamda çok canlı dursa bile, her hatıra gibi, biraz yırtılmış, üzerine yapıştırılan yapıştırıcının izleri kalmış, siyah beyaz?
Bir ikindi öncesi köprüyü geçip de keşlerle kabana doğru yürüyen birinin, çok ilerlemeden çeyrek viraja geldiğinde Çerme?yi gören yerden çekmiş olduğu bir fotoğraf.
Fotoğrafa ilk baktığında kabaca; Çerme, Çermenin üstünde yol, Çerme tarlaları, Büyükhösengin dere, mezarlığın az kısmı ve köyün son evinin bir kısmı görünüyor.
Fotoğrafın seksenli yılların başında ya da daha öncesinde çekildiğini düşünüyorum. Kış ayları yeni bitmiş; yaza ise daha çok var, bahar öncesi nisan başı gibi bir zamanda çekilmiş.
Karşı güneylerde toprağı ısıtan tatlı bir ikindi güneşi varken, güneş görmeyen kısımlarda kar, kış uykusunda. Yoldaki davar sürüsü, güney bayırlarda karçiçekleri ve bazı küçük yeşilliklerin uyanmış olduğunu düşündürüyor. Davarın bir kısmı köye varmış bir kısmı fotoğrafın içinde. Çoban ve arkasından yürüyen iki çocuk ?köye dönen davar? manzarasını tamamlıyor. Muhtemelen çocuklar, çobanın kucağındaki ya da heybesindeki kuzularla ilgileniyorlar. Kuzu görmediklerinden değil, kuzuların sahibinin merak ediyorlar. Müjde götürecekler?
Davarın tam arkası görünseydi belki oduncuları da görecektik. Mağda odun kalmayınca güneylerden karaağaç, palut, çalı ?çırtı ne buldularsa getiren oduncuları?.
Fotoğrafa yakından baktığımızda Çukur tarlaya aşağı inen bazı izlerin var olduğunu görüyoruz. Davar aşağıdan geldiğine göre bu izlerin geven getirenlere ait olduğunu düşünüyorum. Fotoğraf biraz daha önce çekilmiş olsaydı çukur tarlaya aşağı geven getiren bir kısım insanlar da objektife takılacaklardı.
Çerme?de esvap yıkayan kadınlar fotoğrafta ana temayı oluşturuyor. Çerme?de suyun, buzun altından çıkarak güneşle buluştuğu yerde çamaşır yıkayan biri çocuk ikisi kadın üç kişi görünüyor. Çocuk elleri beyaz sal taşın üzerine yürürken boynunu bükmüş yanındaki kadına bakıyor. Annesinin gönderdiği üç-beş parça çocuk bezini buz kesen suda yıkarken yanındaki abladan kil mi istiyor acaba? Ya da ablanın için için ağladığına şahitlik mi ediyor.
Hemen gelirim, diye evde bıraktığı bir çift yavruyu mu düşünüyor, yoksa bir derdi mi var, içini kemiren, yüreğini yakan, kimselere anlatamadığı bir dert? Selgahtaki taşlara, gidip geri dönmeyen Çerme?nin sularına mı anlatıyor? Kimseler görür diye dökemediği gözyaşlarını çermeye mi döküyor? Belki de buz gibi suyun yaktığı parmaklarının acısına ağlıyordur?
Fotoğraf, siyah beyaz olmasa belki, isli teneke de kendini koca taşlardan ayıracak, altındaki daha sönmemiş közleriyle gün görmemiş buzun suyuyla üşüyen yüreğimizin korlarına su serpecek.
Yolun altında bahar güneşiyle kurumuş olan çermeye suya gelen tosunların eşelendiği toprak üzerinde oynayan iki çocuk da fotoğraf içine girmiş. Çamaşır yıkayan kadınların çocuklarıdır. Lastik ayakkabıları ellerinde, yumuşak toprakta uzaklara, adı gurbet olan diyarlara, yollar yapmışlardır.
Annelerine müjdeler getirmek için?
Gerçekti, kayda değer değildi.Fotoğraf oldu.Sonra hayal oldu.Gerçekliği kayboldu,tatlılaştı.Sonra hayalin fotografı oldu.Fotoğraf hayale dönüştü.Madem gerçekler bir şekilde hayalleşiyor, neden sermayeyi geniş tutmuyoruz.
Sevgili Zakir hocam
Yine bizi mereklerin
önünden geçirdin agzına
yüreğine ve kalemine
sağlık.
Merhum Cumhurbaşkanı
Turgut ÖZALın birsözünü
bu yazına uyduğu için
naklediyorum.
HAYELLER DÜŞÜNCELERİ
DÜŞÜNCELER FİKİRLERİ
FİKİRLER İCRAATI
OLUŞTURUR.
Daha iyiyi daha güzeli
düşünmekle değil yazmak-
la buluruz.Bizden olan
herşey güzeldir.Hisleri-
mizi insanımızla payla-
şalım
Selam ve sevgiler.
Dadaş, yine harika bir yazı. Fotoğrafın eksiği yok, fazlası var. Dimağlarımızın arkalarında gizlenmiş bir resmi yeniden izlettiğin için sağol. Sen hep yaz köyümüzü…
Zakir hocam ağzına yüreğine sağlık,keşke o fotoğrafta olup o fotoğrafla kalabilseydik…