İlk İkisi 85 ve 86 yıllarında yapılan “Kurân Günü” merasimlerinin üçüncüsüne bini aşkın seçkin davetli gibi bende davet edildim. Daha evvel gidip tanışma/görüşme imkânı bulamadığım “İncileri” bu vesileyle tanımak için bize verilen program dahilinde sabahın erken saatlerinde yola koyulduk. Erzurumdan Oltuya, oradan da törenlerin yapıldığı İnci köyüne gideceğiz. Hac yolculuğunu andırır bir kafile yolculuğundan sonra Oltu İlçesine geldik. Çevre il ve ilçelerden gelecek davetliler için hazırlanmış minibüslere binip, birazı çorak, birazı çamlı-ağaçlı yollardan geçip “Kurân Günü” törenlerinin yapıldığı köyün girişine geldik. Burada köy muhtarı, imamı ve ihtiyar meclisi bizi karşılayıp “Hoş geldiniz” dediler; görevliler bizi dağın yamaçlarına yerleştirilmiş yer sofralarına davet ettiler. Davetiyelere yazılan program gereği saat 09.00da sabah kahvaltısına başladık. Sağımızı solumuzu dolduran, aniden karşımızda beliren “dostları görünce kahvaltı muhabbet sofrasına döndü, sevincimiz arttı, yüreklerimiz genişledi.
Bir an önce başlamasını beklediğimiz yüklü program saat 10.00da takdimci Mehmet Katmer ağabeyinin Müslümanlarla münafıkların tarifini Kurândan ayetler okuyarak, Müslümanların Fatiha Suresinde anlam bulan açış duasıyla başladı. Bu yıl hafızlıklarını tamamlayıp “yürüyen Kurân” olan talebeler, o güzel sesleriyle gönülleri fethettiler.
“Kurân Günü”ne ayrı bir anlam ve değer katan misafir konuşmacılar vardı. Safranbolu Müftüsü Mustafa Polat Hoca, Müslümanların dinini tamamlayıp yaşaması ve yaşatması için samimi insanların çağdaş modern teknolojinin her türlüsüne sahip olması gerektiği üzerinde bir konuşma yaptı. Daha sonra söz alan Erzurum ve çevresinde tanınmış alim Halis Emek Hoca da, insanların muttaki Müslüman olması için gerekli şartları sıralayarak misafirleri ve tüm insanları “Allahtan gerektiği gibi hakkıyla korkan” insan olmaya davet etti.
Vakit öğleye yaklaşıyordu. Öğle namazı için abdest alıp köye hareket ettik. Köy bayram yerine dönmüştü. Köyün girişinde köprü başına sağlı-sollu sıra olmuş çocuklara şeker ikram ediliyor, gözleri ve yüzleri gülen çocuklar özellikle sakallı, nur yüzlü misafir dedelerinin ellerinden öpmek için adeta birbiriyle yarışıyorlardı. Bu sırada cami hoparlöründen “Talaal bedru aleyna” okunuyordu.
Öğle namazını cemaatle kıldıktan sonra camideki ikinci programı, yetiştirdikleri talebelerle madden ve manen dolduran Erzurum İmam-Hatip Lisesi öğretmenlerinden İhsan Tetikçi ağabeyi takdim etti. İlk olarak Türkiye yedincisi Mehmet Dağ, Kurân okudu. Daha sonra hissi bir konuşma yapan İhsan Süreyya Sırma, sözlerine şöyle başladı: “Hiç sarhoş oldunuz mu?” Kendisinin ilki Beytullahta, ikincisi bugün bu köyde sarhoş olduğunu ifade eden Prof. Sırma, sözlerine şöyle devam etti: “Allah (CC) bize dua edin kabul edeyim, diye emrediyor. Bizler de dua ettiğimiz halde bir türlü istediklerimiz olmuyor. Haşa Allah, yalancı olmadığına göre, bizler yalancı Müslümanız. Demek ki, Allah (CC) doğru Müslüman istiyor. Hem de emredilen doğrultuda, yalancıların, masonların, kafirlerin çizdiği sözde doğru yollarda (!) değil.” Sırma, “Kurân Günü”nü gerçekleştirenleri ve mezun talebeleri, Kurânda bahsedilen inciye benzeterek, “inciden İnci çıkıyor” dedi.
Program, İ.H.Liseleri Kurân-ı Kerim tilaveti birincisi İsmail Kırküzerin ve Erzurum Üniversitesi Camii İmamı dünya ikincisi Davut Kayanın okuduğu Kurân ile büyülenen Müslümanları Küçük Osmanın okuduğu ilahiyle ağlatarak devam etti. Kurân kursu talebelerinin okuduğu kısa surelerden sonra hatim duası yapıldı.
Camideki programın bitmesiyle köyden ayrılıp çamlığa geldik. Fedakar köylüler koyun kesip kebap yapmışlar; odun cağlar üzerinde ikram ettikleri döneri ve yoğurdu çamlar altında temiz bir hava ve su ortamında ben ve tüm davetliler, uzun yıllar karşılaşamadığımız dostlarımızla sohbet ederek yedik. Semaver çayı da ikram edilince…
Yemekten sonraki üçüncü ve son program genç bir hafızın okuduğu Kurân ile açıldı. “Kurân Günü”nün düzenleyicisi Mustafa Ağırman Hocanın takdimiyle çevre il ve ilçelerden gelen misafirlere bu yılki mezunların diplomaları takdim edildi. Geçmiş yıllardan deneyimli Müslümanlar, çantalar dolusu getirdikleri hediyeleri öğrencilere verme işi programda belirtilen bir saatlik süreyi aşınca, hediyeler sonradan verilmek üzere yetkililere bırakıldı. Erzurum Müftüsü Nuri Güneş Hocanın kapanış konuşmasından sonra ikindi namazlarını kılıp dostlarla seneye buluşmak üzere vedalaştık, köylülere teşekkür ettik. Allaha hamd ve dua ettik.
M. Esad ARSLAN
“Kurân Günü-87” ve önemi
Hafızlık, Peygamber (SAV) Efendimizden bu yana kesintisiz devam etmiş bir ibadettir. Ümmet-i Muhammedin zeki ve akıllı kulları farz-ı kifaye olan bu önemli ve zor işi yapınca diğerleri bu işten sorumlu olmazlar. Çevremizde/beldemizde bu ibadeti yapan yoksa Allah katında farzı terketmişliğin azabı tüm Müslümanları içine alır.
Herkesin yapamayacağı bu denli “zor” işi yapmaya “azm-ü cezm-ü kast” eden insanların varlığını bilmeliyiz ilkin. Varsa, nasıl, hangi şartlarda, ne kadar verimlilikte çalıştığını, o kadarının heyetli olup, olmayacağını bilmeliyiz. Kısacası onları tanımalıyız. Doğru Müslümanın yapması gereken budur, fakat maalesef ne acıdır ki, Türkiye ortamındaki Müslümanlar bundan yoksundur.
“Kurân Günü” adı altında bize sunulan tebliğ, insanı görevlerini bilip yapmaya çağırdığından bu sahada bir orijinalitesi var. Gördüm ve bildim ki, “zor”a talip olan bu insanlar hem “zor”u başarmışlar, hem de bizonları araştırıp bulmamız gerekirken (çünkü bizim kurtarıcılarımız bunlar; hem Kurân-ı ezberleyip bizi sorumluluktan kurtarıyorlar, hem de diriliş nesline nefer oluyorlar. Üstelik Müslüman oldukları için tebliğe muhtaç insanların safında bulunmuyor ki, bu da karşı tarafın sayısını çoğaltıp davetçiyi daha uzun zamanlara mahkum etmiyor. Çünkü, davetçi bir an önce o günün gelmesinin arzusunu çekiyor) onlar, bu organizeyi gerçekleştirenler, bizi bulup kendi çalışmalar mı anlatıyor, yani bizim kurtuluşumuzu bize muştuluyorlar.
Bir Türkiyeli Müslüman için Erzurumun özel bir yeri vardır gönlünde. Yapılmayan/yapılamayan zor işleri çoğu kere Erzurumlu yapmıştır. Son olarak birkaç yıl içerisinde yine yapılamayana talip oluyor Erzurumlu. İşte bu nadide kentin şirin ilçesi Oltuya bağlı İnci köyü.
Bakın fedakâr İncililer ne yapmışlar? Geçmişte bölgede şahsi gayretiyle yüzlerce hafız yetiştiren İncili Yusuf Hoca vefat edince bu hizmeti bu bölgeden kaldırmak istememişler ve kendi gayretleriyle 40 öğrenciyi yatılı olarak barındıracak, köyde olmasına rağmen iki katlı modern bir bina yapmışlar, öyle ki, şehirdeki emsallerinden daha üstün. Bu üstünlük yetiştirme de kendini gösterince bu tesisler çevre il ve ilçelerin talebini şimdilik karşılıyamıyor.
İnci Köyü Camii ve Kurân Kursu Yaptırma ve Yaşatma Derneği yetkilileri burayı Doğu Anadolunun en büyük hafızlık merkezi yapma gayreti içerisindeler. Ortam çok müsait şöyle ki; İncide televizyon, sinema, video, kahvehane vs. gibi vakti öldürücü unsurlar yok. Köyün kuruluşu yeri de ormanın içi olduğundan gayet manzaralı bir yer. Burada talebenin okumaktan başka ikinci bir iş edinmesi mümkün değil. Yetkililer maddî kaynakların mahalli ve çok yetersiz oluşundan plânlanan merkezin yapılması için Türkiye ve dünya çapında bir yardım kampanyası başlatmış durumdalar. Maddi sorunların halledilmesiyle yapılacak işler şöyle sıralanabilir:
1?Köy camisinin etrafı köylüden istimlak edilip buraya büyük bir cami yapmak,
2?Cami etrafına Osmanlı stili modern bir külliye yapmak,
3?Kurâni ilimler ile beşerî ilimleri en iyi şekilde öğretip kavratacak, pratiğe dökecek araç-gereci temin etmek.
Bu üç maddeyi kısaca açarsak: burada yapılacak olan merkezde hafız olanlara Kurân ilimlerinden Arapça, Fıkıh, Tefsir, gibi ilimler ile orta, lise, üniversite de okuyacak/okuyan talebeler için matematik, fizik, kimya, lisan derslerini teoride ve pratikte modern laboratavarlar yardımıyla vermek.
Görünen o ki burası diriliş nesli için biçilmiş kaftan. Temelleri az da olsa, İhlas ve en samimi dualarla atılmış. Yapılacak olanlar gerçekleştiğinde Türkiye ortamında kendi sahasında ilk ve tek “mektep” olacaktır. Buradan yetişip arza dağılacaklar her bölgede veya kendi bölgelerinde bu okulu kurup insanımızı yetiştirecektir.
İncililer, bir de güzel bir gelenek oluşturmuşlar. Yetiştirdikleri hafızları yılın en güzel günlerinde “Kurân Günü” ilân ettikleri temmuz ayının ilk pazarında Türkiye genelinde davet ettikleri tüm Müslümanların karşısına çıkarıyorlar.
“Kurân Günü”nde bol bol en güzel sadalardan en güzel kitap okunuyor, içten, samimi konuşmalarla bir dahaki “Kurân Günü”ne kadar boşalmayacak şekilde doluyorsunuz. “Kurân Günü”nde yeni arkadaşlar edinip eskilerle muhabebeti yeniliyorsunuz. Dostlarınızla yaylada bir tatil günü geçirebiliyorsunuz.
Ve diyorsunuz ki, burası İnci. Başta insanlar inci, yer inci, gök inci, ekmek, su, hava inci. Bugün “Kurân Günü.” Kurândan başka hiçbirşey yok. Bu insanlar bu kalabalık değil, diriliş neslini yetiştiren bir “cemaat.” Hepsi bir tekşey için varlar: Allahın rızası.
Seyfullah KESKİN
Seksenyedi yılı temmuz beşde
ikinci kısmetim inci köyünde
Maddeye gelip manevi güçde
Sesini duyurdu İnci köyünde.Çınlattı her yeri Kurânın sesi
Sildi kalplerden biriken pası
Torununa kalan dede mirası
Hafızı kelamlar inci köyündeDurmadan ötüyor İslâm bülübülü
Hakktan yana susmaz Hak söyler dili
Selatü selamla sulanmış gülü
Cennetin kokusu inci köyündeGünün her saati, her dakikası
Teneffüs edilir temiz havası
Dilerim Allahtan görmesin yası
Gönüller şaduman İnci köyündeKuranm nuruyla nurlanır daim
Baykuşun yerine bülbüller kaim
Durmadan ağlıyor şeytan-ı lain
Melekler şaduman İnci köyündeKurânın kalbidir Yasini Şerif
Lafza-i Celalin baş tacı
Elif Tahakkuk eyled! emri bir maruf
Köylerin içinde İnci köyündeNoksan sıfatlardan münezzeh Celil
Dilerim İnşaallah eylemez zelil
Cenneti alaya olsunlar delil
Şakiyan bülbüller tnci köyündeDertlere dermendır her bir sûresi
Okuyanın kalmaz derdi yarası
Müminin ruhunun, Kurân cilası
Ruhlar şadumandır İnci köyündeAllah razı olsun tüm köylülerden
Saklanır İnşaallah dertten beladan
Adavet silindi kalpten sineden
Müminler yek vücut İnci köyündeAzat olmak için cehennem nardan
Nasipdar olalım var olan nurdan
Rabbim ayırmasın asla Kurândan
Nurlara boyandı inci köyündeGünahlara siper kılındı damlar
Hafızlar sesine ses kattı çamlar
Benliğini buldu yeniden canlar
Ruhlara canlılık İnci köyündeilk çığırı açtı köylerden İnci
Sevinçten ağlıyor hocayla hacı
Evliya, enbiya olsun duacı
Şan ile şeref var İnci köyündeDizilmiştir yola taksi minibüs
Kapladı kalpleri muhabbetle his.
Dağılır İnşaallah çevrelenen sis
Ne büyük mutluluk İnci köyündeHakkın rızasına kesildi kebap
Amel defterine yazılsın sevap
Elveda diyelim duygulanarak
Silinmez hatırım İnci köyündeYaradan emriyle kalemim yazdı,
Kalbin duygusunu kağıda çizdi
İştirak edenler şaad olup gezdi
Bir kusur görmedik inci köyündeİmanı korumak olsun çabamız
irşat ettiler hocalarımız
Hakkın sevgisiyle tütsün bacamız
İzzet ikram gördük İnci köyündeDuygumu izahtan acizdir kalem
Kalmasın kalplerde dert ile elem
Harıdu sena ile selatü selam
Arzedildi Hakka İnci köyündeDinin düşmanına verme fırsatı
Açılsın müminin ol feraseti
Dilerim Allahtan izin nusreti
Hakka teveccüh var İnci köyündeNurettin! Sevinçten göz yaşın aksın
Nurettin DELİBALTA
Müminler yek vücut sesin duyursun
İnci de tarihle yerini alsın
Hakka arzuhalim İnci köyünde
İnci Köyü Muhtarı Mehmet Ağırman İle Röportaj:
-Sizinle köyünüzdeki Kurân kursu hakkında konuşmak istiyorum.
-Buyurun efendim.
-Bugün bize çok güzel bir gün yaşattınız. Manen ihya ettiniz bizi. Görebildiğim kadarı İle talebelerinizin kıraati de çok güzel. Köyde bu başarıyı nasıl elde ediyorsunuz?
-Bizim köyümüz geçmişte çok hafız yetiştirmiştir. Biz bu geleneği devam ettiriyoruz. Köy imamımız Hafız Hasan Acar, yüzüne okuyan talebelerimizi, Hafız İbrahim Akçayda hafızlık yapan talebelerimizi yetiştiriyorlar. Gördüğünüz gibi çocuklarımız çok mükemmel okuyorlar. Kıraat derslerini de Hafız Ahmet Ağırman veriyordu, şimdi askere gitti.
-Bugün diploma alan bu çocuklarla artık ilgilenmeyecek misiniz?
-Efendim, bu çocuklar bizim çocuklarımızdır. Biz bunları imam-hatip okuluna kaydettireceğiz. Üniversiteden mezun oluncaya kadar onlara yardımcı olacağız. Yani köyde hafızlığını ikmal edenler hemen İmam-hatipe gidiyorlar.
-Komşu köylerden talebe alacak mısınız?
-Biz bu hizmeti daha ziyade fakir talebeler için başlattık. Çocuğunu şehire gönderip okutamayan, bunun için imkan bulamayan komşu köylerimizin çocuklarını alıp burda hafız edeceğiz, ondan sora da imam-hatip okuluna göndereceğiz.
-Bu işin maddî yükünün altından nasıl kalkıyorsunuz?
-Herşeyden önce Allah (CC)ın yardımı ile. İkinci olarak da Müslüman kardeşlerimizin yardımı ile. Biz bu hizmet için bir dernek kurduk. Bu köyün hemen hepsi bu derneğe üyedir. Ayda bin lira üye aidatı öderler. Gelip bizim hizmetimizi görenler de yardımlarını esirgemiyorlar. Dışardan da makbuz mukabili yardım topluyoruz.
-Rabbim yardımcınız olsun.
-Allah razı olsun.
Hüseyin BABACAN – 9 Eylül 1987
Milli Gazetenin Kuran Günü ve Hafızlık Merasimi ile ilgili sayısını bize sağlayan İstanbulda mukim imam Mustafa Ağırman hocaya ve Hafız Fatih Ağırmana teşekkür ederiz.
Yıllar önceki değerlerimizi ve köyümüzü Erzurumun sayılı köyleri arasına koyan bu guzide törenlerimizi sebep olan ve tertipleyenlerden dolayısıyla gayret göstererek siteye taşıyan sevgili canlar hepinizi yürekten kutluyorum.
O günler için basıda çıkan ve tören sırasında okunan yazı ve şiiirlere yer verdiğinize göre, o törene birgün kala sırtımı kabanın başında pınarın üzerindeki çama dayalayarak yazmış olduğum ve Prof.Dr. Mustafa Ağırman hocamızın okuduğu DALLAR ALLAH DİYOR şiiriminde yayınlanması gerekir di zannımca . O günlere gönül verenleri birkez daha şükranla yad ederken,rahmeti rahmana göç edenleri birkezdaha rahmetle yad ediyorum.Mekanları cennet olsun.
Arkadaşlar o törenle ilgili bir anımı anlatmak istiyorum.Rahmeti-Rahmana kavuşan İbrahim AKÇAY Hocamız bana bir aşr-ı şerif okutmayı düşündüğünü söyledi bende Ali imran süresi 110.111.112.113.114 cü ayetleri iyice ezberledim ve hocama bu ayetleri okumak istediğimi söyledim. hocam, bana burası çok zordur okurken şaşırırsın sıkılırsın dedi ama ben kendime güveniyordum.Törenin günü oltu dan gelen Çok muhterem Ali hocama bana aşır okutacağını söylemiş ve benim yanıma gelerek gel seni bir imtihan yapalım bakalım durumun nasıl diye beni çağırdı gittiğimde muhterem Ali hocamda oradaydı bana hazırlandığım ayetleri okumamı söylediler bende okudum ve İbrahim hocam Ali Hocama dönerek sordu nasıl okudu beğendinmi Ali hocamda çok güzel okuduğumu söyleyince İbrahim hocamın yüzündeki gülümsemeyi bu güne kadar hiç unutamıyorum ve törende sıra bana gelmişti ben çıktım okudum bittikten sonra yerime geçerken hocamın ikinci kez gülümseyerek bana baktığını gördüm ondan okuyan arkadaşlar hocamızın nasıl gülümsediğini bilirler.Cenabı hak rahmetiyle muamele eylesin ahiret de bizi hacımazla beraber olmamızı nasip eylesin.inşallah.
hey gidi günler hey