Bayram, bayramlarımız, her aklımıza gelince “Bayram o bayram ola” deriz de niye olmaz, o bayramlara niye dönüş yoktur? O bayramlar ne bayramdı? Ne kaldı o günlerden?
Her insan için çocukluğu farklıdır. Her şeyin tadında yaşandığı çağdır. İşte bayramlarda o çağın bayramlarıdır.
Ben, 80’li yılların başlarında (dile kolay da, nerdeyse otuz yıl olmuş) yaşadım o günleri. Herkes kendi çocukluğunda yaşadı o bayramları.
Eski cami vardı o zaman. Tahta minareli cami. Giriş kapısı hemen minarenin altındandı. Kapının dış tarafında ayakkabılık ve tabutların konulduğu yer tahtalarla çevriliydi. “Bayramın kapsına” giderdik. İşte o tahtaların arasından kapının açılmasını beklerdik.
Aslında bayram şafakla birlikte başlardı. Babam gece yarısından hazırlanır, abdestini alır, sessizce çıkardı. Kapının dışarıdan çekilmesi beni derin uykulardan bir nebze uyandırsa da biraz sonra cami hoparlörünün sesiyle anca kendime gelebilirdim.
Babam gazel okumaya başlayınca bayram da başlamış olurdu. Önceleri bayram sabahı gazellerini tek başına okurken kur’an kursunun açılmasıyla öğrencilerde eşlik etmeye başladı bu kutsal melodiye… Halen daha devam eden bu gelenekle kur’an kursunda okuyan ve okumayan birçok çocuk mikrofonu eline alma fırsatı yakaladı.
Sabah ezanıyla birlikte yukarı mahalleden, aşağıdan, her taraftan insanlar, akın akın camiye koşarlardı. Sabah namazını kılanlar camiden çıkmaz bayram namazını beklerlerdi. Eski cami dolup taşardı.
Evlerden en son biz çıkardık, çocuklar. Caminin içine bizi almazlardı biz de caminin dışında beklerdik. Zaten biz, camiye değil bayramın kapsına gelirdik.
Bayram sabahı büyükler camide bayram namazını kılarlarken biz sabah erkenden bayramlık elbiselerimizle caminin kapısında buluşurduk. Buna “caminin kapısı” demez “bayramın kapısı” derdik. Sadece o sabah için böyle söylerdik. Herkes cıcıklı yeleklerini, sandıktan çıkan pantolonlarını giyerek gelmiştir.
Bir gün önceden harçlıklarını kapanların bellerinde bir de mantar tabancası vardır. Arada hava atmak için çıkarıp da tetiğe dokundular mı, ses bütün köyde yankılanırdı. Camidekilerden biri hemen dışarı fırlar (çoğu zaman Ramazan emi yapardı bu işi. Caminin sükûnetinden huzurundan sorumluydu.) hepimizi taa haytagilin sokağa kadar sürerdi. Tekrar caminin giriş kapısına gelip tahtaların arkasından caminin dağılmasını beklerdik. Cami dağılınca da birçoğumuz büyüklerden önce sevinçle eve koşar haber verirdik caminin dağıldığını.
Ramazan bayramıysa bulgur pilavı pişmiş beklemekte. Adı bayram pilavıdır artık; yanında hoşafı vardır. Eğer kurban bayramıysa önce kurbanlar kesilirdi. Genelde küçükbaş hayvanlar kesildiği için sabahın erken saatlerinde et kokusu dalga dalga yayılırdı köyün üstünde.
Biz çoğu zaman evdeki büyüklerin ellerini öpmeye bile fırsat bulamazdık. Ya da bunu yapmazdık. Hemen mahalleden bir iki arkadaşla evleri dolaşmaya başlardık. Bütün köyü gezip el öperdik. Yol üstünde, cami önünde ya da dükkânların kapısında rastladığımız herkesle bayramlaşırdık. Bazen bir kişiyle iki defa üç defa bayramlaşırdık; farklı yerde farklı kişiler arasında rastladığımızda.
Bir defasında şoför Hasan abinin kardeşi Ahmet abiyle tam dört defa bayramlaştık. Sonuncu da bir evde ziyarette o oturuyordu, ben sıradan geçince herkesi;
“Bu gün sennen kaç defe bayramlaştuğ, bu son olsun.” dedi.
Bir de şeker toplardık şimdiki çocuklar gibi. Kağıtlı şeker yoktu çoğu evde çay şekeri tutarlardı, akide şeker en iyi şekerdi. Ama onu da ceplere koyamazdık erir diye. Poşet bulamazdık, arefe gününden naylonlardan poşet dikerdik.
Golcilerin(ormancı) evine sürü halinde giderdik. Kapıda çocuk eksik olmazdı. Çünkü onlar hem kolonya dökerlerdi, hem de kâğıtlı şeker verirlerdi.
Bayram günlerinde ikindi olunca millet, davul sesiyle yeniden şenlenir, ya Cirese yada Suderesine toplanırdı. Rahmetli Züfer eminin zurnasıyla Hayta Memmet eminin davuluyla bayramlara bayram katardık.
Söyleyin sizin bayramlar bundan daha mı iyi?
Ya da siz böyle bayramlar yaşadınız mı?
Şimdi var mı böyle bayramlar?
Bayram gelmiş neyime
Aman aman garibem.
Kan damlar yüreğime
??
BAYRAMINIZI KUTLUYORUM…
Zakir Abi bazen köyle ilgili bir şeyler paylaşıyorsunuz çok güzel oluyor yüreğinize dilinize sağlık. Köyle ilgili anıları olanların yazmasını rica ediyorum. Geçenlerde değerli hocamız PROF. DR. MUSTAFA AĞIRMAN’ın kaleme aldığı yazılarda geçmişlerimizi yad etmesi, bizleri hem çok duygulandırdı hem de arkadaşlığın vefanın ne kadar güzel olduğunu bize hatırlattı. Allah hepinizden razı olsun. Hepiniz birer DEĞERsiniz HAYIRLI BEREKETLİ BAYRAMLAR.
Çok güzel olmuş emeğine sağlık hocam. Mekanlar köyler şahıslar farklı olsa da bizde aynı duyguları yaşadığımızdan beni eskilere götürdün.
Çok güzel olmuş hoca ağzın dilin elin kolun dert görmesin.
Ağabeylerimin Murguldan getirdikleri kot pantolon ile cıcıhli yeleği hiç unutamıyorum şimdiki bayramda bana dünyanın en ünlü markasından takım elbise verseler o kot pantolon ile cıcıhli yeleği giydiğim zamanki sevincimi tutmaz.o zamanlar öyle idi.