Bir Hikaye İçin Önsöz

Belki bir hatıranın canlanmasıdır? Bir hikâye, çok eski yıllar önce yaşanmış ve hala da yaşanıyor olan bir hikâye? Bu hikâyenin yeniden hatıralarda canlanması, hayat bulması.

Bu hikâyeyi birlikte yaşadık, yaşarken çok da sevimli gelmemesine rağmen geri dönüp baktığımızda, neler neler yaşadığımızı düşününce, cazip gelmeye başladı. O kadar özlemle baktık ki geçmişe, elimize geçmeyen o günleri sanal âlemde yaşamaya çalışıyoruz.

Bu hikâyenin, yaşayanları ve ilgilenenleri açısından birçok farklı tarafı var. Birincisi yaşayanları halen daha hikâyenin bir parçası olmalarına rağmen ilgilenmeyenler. Bu hikâyenin onlar için bir sevimliliği yok. Belki bir fırsat arayışı içindeler, rollerini bırakıp kaçmak için. Onlar için dışarıdan seyredenlerin yeri daha cazip. Onlar için ?kahrolası bir hikaye?dir bu.

Hikâyenin diğer tarafında duran bir grup ise sadece ilgilenenler. Bir şekilde yaşanan bu hikâyede rol almak isteyenler. Ya da en azından uzaktan seyretmenin ayrı bir hazzı ile modern şehir hayatında kendilerine bir aidiyet bağı kuranlar. Aslında onlar için seyredilecek çok film var ama, çevrede en orijinal film, atadan aldıkları ağız tadına en uygun film olarak görüyorlar oynanmış bu senaryoyu? Bu yüzden onlar için de başka bir anlam taşıyor bu hikâye? Kaçamadıkları ama içine de giremedikleri bir hikâye.

Belki hikâyeyi anlamlı kılan bu tarihin tanıkları olup uzak düşenler. Yani ?yaşayan ve ilgi duyanlar?. Bu kategoriye girenler, bahsi geçenlerin hâlihazırda yaşayanlar ve ilgi duyanlar arasında sağlam bir köprü oluştururlar. Köprünün iki ayağıyla da irtibat var. Köprünün iki tarafını da iyi biliyorlar.

Şimdi biraz somutlaştırırsak üç grup insandan bahsettik: bir köyde yaşayanlar. Onlar için çok da anlamlı olmayan eza ve cefanın olduğu bir toprak? İkinci grup köyle bağları yaşam yoluyla değil ataları anne- babaları aracılığıyla? Yani bu grup, gurbetçilerin çocukları. Ama bu özlemi daima içlerinde hissederler yıllarca büyüklerinden duydukları o köy özlemini. Aslında mekân olarak uzak olsalar da köyden kopup gelen bir aile içinde büyüdükleri için o toprağın sesini büyükleriyle birlikte duyarlar. Fazla bir hatıraları yoktur ama büyük bir ilgiyle yaklaşırlar ?tandır başı? muhabbetlerine.

Son grup da bahsettiklerim, belli bir zaman diliminde, acısıyla tatlısıyla, köy hayatını yaşamışlar. Sonra da zamanın şartları gereği bu yuvadan uçup başka yerlere konmuş olanlar: gurbetçiler? Bir ekmeğin peşine takılıp da terk ettikleri o diyara dönüp baktıklarında çok şeyleri bırakıp geldiklerinin farkına vardılar. Ekmeğe sahip oldular ama.

Çok şeyler kalmıştı geride: kimisi için elli yıllık bir hayat kimisi için dar bir sokak. Kimisi, yıkık bir ?oda ev?in duvarlarına sinmiş acı bir sigara dumanının kokusunu özlerken kimi bir iftar saatinde gözeden getirilmiş soğuk bir bardak suyun hasretiyle yanar, tutuşur? Kimisi için o günler dostlarla kurulmuş bir kebap sofrası iken kimi o günlere dikenli bir gözenin başında suya bandırılarak yenen kuru ekmeğin tadıyla bakar? Türküler, düğünler, seyirler, oyunlar hepsi ayrı bir tat ve lezzette hatırlanır.

Dönüşü olmayan bir gurbeti yaşarız. Dönsek de sadece bugünün köyüne döneriz bırakıp da geldiğimiz köy artık geçmişte kalan sadece hatıralarda var olan köydür.

“ALLAH KAVUŞTURSUN!!!”

Zakir ALKAN

Loading

Bu yazıyı derecelendirmek için tıklayın!
[Toplam: 0 Ortalama: 0]

Bir yorum yazın

İsim girişi zorunlu, E-posta girişi isteğe bağlıdır. E-posta hesabınız yayımlanmayacaktır.

1 Yorum

  1. Mustafa Aktaş

    Eyvallah dadaş. Herhalde bundan daha güzel ifade edilemezdi bu önsöz. Yüreğine sağlık.

© 2024 iNCi KöYü