Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hattat Hasan Çelebi’ye Saygı Gecesi”ne Katıldı (12.12.2014)

Üsküdar Belediyesi tarafından düzenlenen “Hattat Hasan Çelebi’ye Saygı Gecesi’ne katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hat sanatının sadece güzel yazı olmadığını; büyük ve kadim bir medeniyetin, sınırları olmayan bir coğrafyanın ortak dili olduğunu vurgulayarak, “Bizim medeniyetimiz hattat Hasan Çelebi hocamızın engin gönlündeki birikimdir. Ona baktığımızda sadece hat sanatını değil, bütün medeniyeti görürüz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Üsküdar Belediyesi tarafından düzenlenen “Hattat Hasan Çelebi’ye Saygı Gecesi”ne katıldı.

Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleşen törende yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, Üsküdar Belediye Başkanı ve çalışma arkadaşlarına, önemli ve anlamlı geceyi düzenledikleri için şükranlarını dile getirdi.

“BİZİM MEDENİYETİMİZ HATTAT HASAN ÇELEBİ HOCAMIZIN ENGİN GÖNLÜNDEKİ BİRİKİMDİR”

Adına düzenlenen bu merasim vesilesiyle Hattat Çelebi’ye hürmetlerini sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Allah’tan sağlıklı, uzun ve hayırlı nice ömür dilediğini kaydederek, “Hocam, elinize sağlık, gönlünüze sağlık, yüreğinize sağlık. Allah sizden razı olsun. Rabbim bir ömür boyu mürekkeple, kalemle, kamışla, kâğıtla dostluk yapmış o parmaklarınıza güç, kuvvet versin. Rabbim bir ömür boyu harflerin sırrının peşinde koşmuş, harflerin sırrına vakıf olmuş ve harflerle sırdaşlık yapmış yüreğinizden ferahlığı hiç ama hiç eksiltmesin. İnşallah ömrünüz boyunca öğrettiğiniz her bir harf için Rabbim size misliyle mukabele etsin, muamele etsin. Sadece yazdığınız, okuduğunuz, öğrettiğiniz harfler için de değil, sizin hatta döktüğünüz ve okunmasına vesile olduğunuz her bir harf için de Rabbim inşallah size misliyle ecir versin. Sürekli ‘bizim medeniyetimiz’ diyoruz ya. Bizim medeniyetimiz hattat Hasan Çelebi hocamızın engin gönlündeki birikimdir” dedi.

“HAT SANATI SADECE BİR YAZI DEĞİL, AYNI ZAMANDA BU COĞRAFYANIN ORTAK DİLİDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, adeta medeniyetin ete kemiğe bürünerek Hattat Hasan Çelebi olarak görüldüğünü, Çelebi’ye bakıldığında sadece hat sanatının değil, bütün medeniyetin görüldüğünü kaydetti. Van Merkez Camisi ile Üsküdar Selami Ali Camisi’nin ortak yanının kıblesi ve Çelebi’nin hatları olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eskişehir’de Reşadiye Cami ile Medine-i Münevvere’de Ravza-i Mutahhara’nın ortak yanı ezanıdır, bir de hattat Hasan Çelebi’nin hatlarıdır. Kazakistan Almatı Camii’nde de onun el emeği vardır. Belçika Yunus Emre Camii’nde de onun göz nuru vardır. Hocası merhum Hamid Aytaç’ın mezar taşında da Mihrimah Sultan’ın Eyüp Sultan’daki kabrinin kitabesinde de onun ustalığı vardır” diye konuştu. Hat sanatının sadece güzel yazı olmadığını, coğrafya, harita ve büyük bir medeniyetin, kadim bir medeniyetin, sınırları olmayan bir coğrafyanın ortak dili olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, batılı bir aydının, “Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır” sözünü hatırlatarak, “Diliniz neyse, dünyanız da odur” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kullanılan kelimelerin, kurulan cümlelerin sayısı neyse kişinin dünyası, tefekkürü ve tasavvurunun da o olduğunu söyledi.

“DİL; MEDENİYETİN, HAFIZANIN VE MİLLET OLABİLMENİN ANA VASFIDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dil sadece iletişim aracı demenin büyük bir haksızlık olduğunu belirterek, “Dil medeniyettir, gönüldür. En önemlisi de dil hafızadır. Çocukluğunuzu, bebekliğinizi bir hatırlamaya çalışın. Belli bir yaşın altında hiçbir şey hatırlayamadığınızı göreceksiniz. Çünkü dil yoksa hafıza yoktur. Bebek ne zaman ki dili öğrenir, kullanmaya başlar, işte o zaman kaydetmeye, hafızaya yazmaya başlar. Sadece bebekler için değil, dil milletler için de hafızadır. Merhum Cemil Meriç diyor ki: ‘Milletin ana vasfı devamlılıktır’. Dilde, terbiyede, gelenekte devamlılık. Dil; medeniyetin, hafızanın, millet olabilmenin ana vasfıdır. Bir toplumdan dilini alırsanız, o toplumun milliyetini, medeniyetini, hafızasını da almış olursunuz. Bunun bedelini çok ağır ödemiş bir millet olarak bunu söylüyorum. Bir toplumun diline kastederseniz, o toplumun dinine, kültürüne, sanatına da edebiyatına da kastetmiş olursunuz” dedi.

“ONCA SALDIRIYA RAĞMEN ARAPÇA, OSMANLICA, KÜRTÇE VE TÜRKÇE HAYATTADIR”

Birinci Dünya Savaşı’nın yıl dönümü olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok kan aktığını, çok masumun katledildiğini, sınırların yeniden çizildiğini, yeni bölgeler icat edildiğini, yeni sömürü alanlarının ihdas edildiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün bunların gelip geçebileceğini, bu düzenlemenin, bu kurgunun bozulacağını ifade ederek, “Ama o süreçte çok geniş bir coğrafyanın diline ve kültürüne de kastedilmiş, dil ve kültür üzerinde de kurgular yapılmak istenmiştir. İşte en tehlikelisi de budur. Allah bizi bundan muhafaza buyursun. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun, bizi bundan muhafaza buyurmuştur. Yapılan onca saldırıya rağmen Arapça, Osmanlıca, Kürtçe hayattadır. Onca saldırıya rağmen Allah’a hamdolsun, Türkçe hayattadır. Örselenmiş, törpülenmiş olabiliriz. Acımasızca hızarlardan, değirmenlerden geçirilmiş, öğütülmeye çalışılmış olabiliriz. Ama dilimiz, dillerimiz büyük bir millet olmamızı temin edecek şekilde dimdik ayakta, dimdik hayattadır” diye konuştu.

TÜRK DÜŞÜNCESİNİN GEÇMİŞİ, BUGÜNÜ VE GELECEĞİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merhum Cemil Meriç’ten, “600 yıldır cerrahi bir ameliyatla içtimai uzviyetinden koparılıp atılınca Türk düşüncesi boşta kalmıştır. Çünkü Batı’ya da tutunamamış, sırtını Batı tefekkürüne de dayayamamıştır. Uydurca ile bir ‘Hürriyet Kasidesi’, bir ‘Sis’, hatta bir ‘Erenlerin Bağından’ yaratılabilmesi için en az bir 600 yıla daha ihtiyaç var” şeklinde alıntı yaparak, “Evet çok büyük bir tahribat yaşanmıştır. Ama inanıyorum ki 600 yıla gerek kalmadan bu büyük tahribatı, bu büyük millet yeni nesillerle, genç nesillerle inşallah telafi edecektir. Babalarımız, dedelerimiz, yerde yazılı bir kâğıt gördüklerinde alırlardı, öperlerdi; adeta bir ekmek gibi onu muhafaza eder, ya da yüksekçe bir yere koyarlardı, çok kimsenin bununla alay etti, buna istihza ile yaklaştı, ‘Anlamını bilmediği kâğıdı Kur’an zannedip öpüyorlar’ diye çok kişi bu güzel gelenekle dalga geçtiler. Anlamadıkları şu¸ bu millet yazıya, hatta kaleme, kâğıda muhtevası her ne olursa olsun, hürmet gösteren bir millettir. Arapça ya da Osmanlıca harfler olduğu için değil, o, yazı olduğu için yerden alır, öper, yüksek bir yere koyarlardı. Manasını bilseler de, bilmeseler de okuyabilseler de, okuyamasalar da yazı onlar için muhteremdi, mübarekti” diye konuştu.

“CEHALETİ YOK EDEN İDRAK, İRFAN, AHLAK VE HİKMETTİR”

Erdoğan, “Bizde neden kitap, gazete okunmuyor?” diye zaman zaman tartışıldığını hatırlatarak, “Acaba yazıya gösterilen o hürmetin yitirilmiş olmasından olabilir mi? Bizde okuma yazma bilmeyene cahil denmez. Cahil başka bir şeydir, ümmi başka bir şeydir. Haşa, Hazreti Peygamber (as) okuma yazma bilmiyordu, yani ümmi idi. Cehaleti yok eden okuma yazma bilmek değildir, mektep medrese görmek değildir, kitaplar okumak, diplomalara sahip olmak değildir. Cehaleti yok eden idraktir, irfandır, ahlaktır ve hikmettir. Aramızda isminin başında profesör unvanı olan hocalarım var, tenzih ederim. Fakat Osmanlıca’nın bir yazı şekli olduğunu bilmeyen, Osmanlıca ile Türkçe’nin farklı iki dil olduğunu zanneden çok sözümona, okumuş görürsünüz. Meseleye yine de müspet cepheden bakmakta fayda var. Hafızamızı, damarlarımızı, köklerimizle olan irtibatımızı koparmaya yönelik tüm gayretlere rağmen Allah’a hamdolsun, dilimiz gibi tarihimizle aramızda köprümüz olan yazımız da ayakta kalmış, hayatta kalmış, bugünlere ulaşabilmiştir.”

“BİZİM MEDENİYETİMİZ SEVGİ VE AŞK MEDENİYETİ OLDUĞU KADAR AYNI ZAMANDA MEŞK MEDENİYETİDİR”

Hattat Hasan Çelebi’nin sadece hattat olmadığını, onun aynı zamanda “bu medeniyeti dipdiri ayakta tutan, geçmişten alıp bugüne taşıyan bir pınar, bir kaynak” olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hattat Hamid aynı şekilde ömrünü bir medeniyetin diri kalmasına vakfetmiş gerçek bir kahramandır. Bizim medeniyetimiz, kılıçlarla şekillenmiş değil, kalemle, kağıtla, mürekkeple, hokkayla şekillenmiş bir medeniyettir. Bizim medeniyetimiz, sevgi medeniyeti, aşk medeniyeti olduğu kadar, aynı zamanda meşk medeniyetidir. Şunu hiçbir zaman unutmayacak ve hiçbir zaman unutturmayacağız; Kur’an-ı Kerim Mekke’de nazil olmuş, Kahire’de okunmuş, İstanbul’da, bu topraklarda yazılmıştır” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’un yazının merkezi, her köşesiyle yazı ve hat olduğunu dile getirerek, “Dünyada hangi millet vardır ki medeniyetinin üzerine inşa edildiği yazıyı okuyamaz? Var mı böyle bir millet? Dünyada hangi millet vardır ki dedesinin mezar taşını okuyamaz? Dünyada hangi millet vardır ki iftihar ettiği şairleri, yazarları, münevverleri, âlimleri ilk kaynağından öğrenemez? Dünyada hangi millet vardır ki yazının merkezi bir şehirde devasa arşivlerde bulunan milyonlarca belgeleri okuyamaz?” diye sordu ve “George okur, Hans okur ama Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin okuyamaz” dedi.

“KİMSE OSMANLICADAN, OSMANLICANIN ÖĞRENİLMESİNDEN VE ÖĞRETİLMESİNDEN KORKMASIN”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün bile evlerimizin kapısına yazılan ‘Ya hafız’ lafzını okuyamayan, anlayamayan bir nesil düşünülebilir mi?” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Hamdolsun, milletiz ki içimizden en azından bazıları bunları okuyabiliyor, içimizden bazıları okuyacak talebeler yetiştirebiliyor. Fakat bu bize yetmez. Hiç kimse bundan farklı manalar çıkarmaya kalkışmasın. Meseleyi farklı zeminlere çekip, böyle hayati bir meseleyi hiç kimse kör ideolojik bir zeminde lütfen ele almasın. Hele hele dedesinin mezar taşını okuyamıyor olmaktan mahcup olmak yerine, ‘Ne yapacağım mezar taşını okuyup da’ deyip, hiç kimse kompleksini böyle cesaretle lütfen itiraf etmesin. Bırakın bu üslubu müstemlekeciler, oryantalistler kullansın. Bu milletin evladı, bu toprağın evladı dedesiyle, ecdadıyla kendi öz medeniyetiyle irtibat kurmaya yönelik her gayret karşısında azıcık da olsa heyecan duyar. Ne diyorlar? ‘El uzaya gidiyor, biz Osmanlıca’yı tartışıyoruz’ diye meseleyi sulandırmaya çalışanlar var. Eğer sen yüzlerce yıllık hafızanı, birikimini, medeniyetini siler atarsan, işte sadece başkalarının uzaya gidişini seyredersin. Mesele budur. Üstelik daha nice asırlar boyunca da seyretmeye devam edersin. Kimse Osmanlıcadan, Osmanlıcanın öğrenilmesinden ve öğretilmesinden korkmasın. ‘Bana bir harf öğretenin kölesi olurum’. Bizim anlayışımız budur. Bizim çocuklarımız bırakalım bizi öğrensinler. Biz o imkânlara nail olamadık, en azından çocuklarımız, torunlarımız o imkanlara nail olsun. İstanbul’a belediye başkanı olduğum andan itibaren açtığımız kurslarda bunları başlattık. Eski yazı yoktur, eskimeyen yazı vardır. Bunu öğretmeye başladık. Bırakalım çocuklarımız o eskimeyen yazı ile yeniden buluşsunlar.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hattat Hasan Çelebi’nin Erzurum’un Oltu ilçesinden yola çıktığını, dayandığını, direndiğini, sabrettiğini, sebat ettiğini, her yasağa, her engele, her darbeye hatta sürgüne rağmen o eskimeyen yazıyı bugüne kadar taşıdığını, onun gibi nice kahramanın eskimeyen yazıyı bugünlere taşıdığını anlatırken, “İnanıyorum ki Osmanlıcanın daha yaygın öğretilmesi, en çok da onlar için büyük bir mana taşıyor. Hayatlarını ve hürriyetlerini verdikleri bir davanın bugün yeniden özgürlüğüne kavuşuyor olması, inanıyorum ki en çok da hattatlarımızı umutlandırıyor” dedi.

“MEDENİYETİMİZİN TEMELİ OLAN ESKİMEYEN YAZIYI HALA MUHAFAZA EDİYORSAK, BU SİZİN DAVANIZIN ESERİDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan Hattat Hasan Çelebi’ye şunları söyledi: “Bugün eğer 77 milyon bir tek milletsek, bu sizin, sizlerin sabrınızın, sebatınızın bir eseridir. Bugün eğer medeniyetimizin temeli olan eskimeyen yazıyı hala muhafaza edebiliyorsak, bu sizin sarsılmaz, o ısrarcı davanızın eseridir. Bir kez daha Allah sizlerden razı olsun. Bir kez daha sizin gibi bu davaya gönül verenlerden Allah razı olsun. Bu davaya bir ömür adadığınız kadar talebe yetiştirdiğiniz için sizden, diğer hocalarımızdan, ahirete irtihal etmiş tüm hocalarımızdan da Allah razı olsun. Bugün eğer büyük Türkiye, yeni Türkiye diyebiliyorsak, gelişen, değişen Türkiye diyebiliyorsak, 77 milyonun birliğini, beraberliğini, kardeşliğini daha güçlü vurgulayabiliyorsak, tüm dünyada mazlumların sesi, nefesi olabiliyorsak, bunda hiç şüphesiz sizin dava sebatınızın ve sabrınızın tesiri vardır. Hani yıllarca Rabbi Yessir yani ‘Rabbim Kolaylaştır’ ayet-i kerimesini meşk etmişsiniz ya inanın boşuna değil. O dualar ki işte bizi bugünlere ulaştırdı. Rabbim sizi ve sizin gibi aşk ustalarını, meşk ustalarını, medeniyet mimarlarını bu milletin başından eksik etmesin. Hiç endişeniz olmasın, Allah’ın izniyle asırlar da geçse o hani ‘Edeb ya hu’ yazan, ‘Hiç’ yazan, ‘Ya hafız’ yazan eskimeyen yazılarınız, medeniyetimizin levhaları olarak kalmaya devam edecek. Bir kez daha Allah’tan sizlere uzun, hayırlı, sağlıklı ömür niyaz ediyorum. Cezaevinden çıkarken gene bir üstadımız bana bir tablo getirmişti. Orada da şu yazıyordu, ‘Bu da geçer ya hu’ diyordu. Hamdolsun geçti” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Üsküdar Belediyesi’ni etkinlikten dolayı tebrik etti.

Hattat Hasan Çelebi de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Allah bütün işlerinizde yardımcınız olsun” Hadis-i Şerifinin yazılı olduğu bir hat tablosunu hediye etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Hattat Hasan Çelebi’ye bir plaket verdi.

Kaynak: http://www.tccb.gov.tr/

Loading

Bu yazıyı derecelendirmek için tıklayın!
[Toplam: 0 Ortalama: 0]