Cecimleri dokuyan analar, renkleriniz hiç solmadı. O renkler bizlere, dünyanın her türlü rengine sevgiyle bakmayı öğretti. Elleriniz dert görmesin?
Babalar; yürekleri bedenlerinden büyük, tıpkı Akdağ gibi heybetli ama aşılmaz değil, sert görünüşlü ama yürekleri kar gibi bembeyaz? İnsan doğduğu yere benzer derler, koca bir Anadolu gibi?
Geçelim yaşananlara?
Bahar geldi, söğütlere su çıktı. Hadi sılık yapalım söğüt dalından. Ama yarın tohum ekmeye gideceğiz.
Sabah erkenden iki yarım kırmızı buğda, bir horum ot ve de mendile sarılı iki gumuç ile gideceğiz.
Susadık, hele bir soluklan ve ayağından kara lastikleri ver de hodak gidip gözeden bir su getirsin, içelim. Su kara lastik kokusu koksa da ne yapalım; ayak da benim, boğaz da benim?
Evlerde bahar temizliği başlıyor. Ak toprak lazım Çakmaktaşı?ndan; dağ palağından süpürge lazım Bağdadi duvarlar için; Orta Keş?in altından elenmiş kara toprak lazım yerler için?
İkindi vaktidir: davar geliyor, gidip karşıla. Çobanın kucağında iki-üç gıdik var. Şu kızılgerbellik keçimizin gıdigidir. Ama alnı kaşga olması ne güzel yakışmış. İyi bir teke olur?
Acaba tosunları şöyle bir Çerme?ye götürsem de ayakları açılsa, beş ağız bir saydırsa, şöyle tarlanın yarında bir eşinse ve bir de güreş tutsa ne ey olur hemii?
-Devam edecek-
Abi, bir çok fotoğrafı birden veriyorsun.
Bir anda kendimi çocuklukta buluyorum.
Çok özel bir anlatımınız var.
Devam edecek diyor bekliyorum.