Yazar: Zakir ALKAN (Sayfa 2 / 2)

37 kayıt bulundu

Pil Oyunu

Çocukluğumuzun unutulmaz oyunlarından PİL oyunu. Kısa ömürlü bir oyun olduğunu düşünüyorum. Köyümüzde pille çalışan radyo ve teybin ömürleri pil oyunumuzun da ömrünü belirler.

Belki, sokaklarda pillerin gezintiye çıkmalarından önce buna benzer bir oyun vardır, piller çıkınca onun yerine pil konulmuştur. Bilemiyorum.

Artık büyük piller çoğunlukla tedavülden kalktığı için oyun da unutuldu.

Oyunumuzu büyük pille oynardık.
Oyunda pil ve el büyüklüğünde yassı taşlar kullanırdık.

Devamını oku

İsmail’in Ardından

Köyden dönmüştüm. O gün sadece onu görmek ve onunla biraz konuşmak için gitmiştim Sondurak?a. Alt caddeye vardım önce. Yoktu, görünmüyordu. Sonra caminin yanından yukarı caddeye, karakolun bulunduğu caddeye çıktım. Cami önündeki saatli parkın yanındaki kaldırımda gördüm onu. Yanına yaklaştım; bir elinde süpürge diğerinde de el arabası? ?İsmayıl? diye seslenince dönüp bana baktı, gülümsedi; tekrar yüzünü çevirip hızlı hızlı el arabasını sürmeye başladı. Ben, arkasından ?İsmayıl? dedikçe hızlandı. Sonra trafikten bir fırsat bulup karşı kaldırıma geçti. Ben de arkasından karşı kaldırıma geçtim. Yine seslendim; geri dönüp baktı, muzipçe güldü, dönüp devam etti ters yönde yürümeye. Öyle hızlı gidiyordu ki, sanki o kaçıyor ben kovalıyorum. Arada bir dönüp bakıyor, alttan alttan gülüyordu. Bir oyun oynuyor gibiydik. Hani çocuklar: ?Beni yakalayamaz! Beni yakalayamaz!? der de koşarlar ya?

İsmail

Karakolun önüne varınca el arabasını bıraktı, tekrar karşı kaldırıma geçip caminin avlusuna indi. El arabasının yanında biraz bekledim, gelmedi. Beni bir yerden gözetlediğini düşünerek oradan ayrıldım.

Devamını oku

Tarihin Son Hodakları

Tarihin son hodaklarından görüyorum kendimi. Tarihin dedim de dil sürçmesi değil, çocukken dünya köyden ibaretti, zaman da yaşadığımız günden ibaretti.

Güneş, Cücürüsün dağdan (yayladan) doğar Akdağ?dan aşardı. Batmazdı. Güneş, Akdağ?dan aştığında Hatka?ya sabah olurdu. Cücürüs?ün yaylasından doğduğunda ise Cücürüs?e akşam olurdu.

Bildiğimiz başka yerlerde vardı ama sanki onlarla aynı dünyayı ve aynı güneşi paylaşmıyorduk. Oltu vardı mesela; doktorların yaşadığı yer.

Sonraları Bursa ve İstanbul girdi dünyamıza, gidip de gelmeyenlerin yaşadığı yer olarak.

Devamını oku

Bir Hikaye İçin Önsöz

Belki bir hatıranın canlanmasıdır? Bir hikâye, çok eski yıllar önce yaşanmış ve hala da yaşanıyor olan bir hikâye? Bu hikâyenin yeniden hatıralarda canlanması, hayat bulması.

Bu hikâyeyi birlikte yaşadık, yaşarken çok da sevimli gelmemesine rağmen geri dönüp baktığımızda, neler neler yaşadığımızı düşününce, cazip gelmeye başladı. O kadar özlemle baktık ki geçmişe, elimize geçmeyen o günleri sanal âlemde yaşamaya çalışıyoruz.

Bu hikâyenin, yaşayanları ve ilgilenenleri açısından birçok farklı tarafı var. Birincisi yaşayanları halen daha hikâyenin bir parçası olmalarına rağmen ilgilenmeyenler. Bu hikâyenin onlar için bir sevimliliği yok. Belki bir fırsat arayışı içindeler, rollerini bırakıp kaçmak için. Onlar için dışarıdan seyredenlerin yeri daha cazip. Onlar için ?kahrolası bir hikaye?dir bu.

Devamını oku

Mırmıncik

Çocukluğumuzun vazgeçilmez anılarından MIRMINCİKten bahsetmek istiyorum. Yaz aylarını çoğunlukta köyde geçirmeme rağmen uzun yıllardır bu çocukluk hatırasıyla kapımız çalınmadı. Şimdilerde unutulmuş gibi görünen bu geleneğin, başka yörelerde başka şekillerde devam etmesi bize, çok eskilerden, belki Orta Asya?dan, kalan bir miras olduğunu gösterir. Aslında çocukların yağmur duasıdır bu.

Eğer uzun zamandır yağmur yağmadıysa, kuraklık baş gösterdiyse, büyükler yağmur duasına çıkar küçükler de mırmıncik alıp kapı kapı dolaşırlar.

Önce temiz bir safağel(safağil) bulurduk. Ahır safağili değil tabii ki, kapı-baca safağili. Safağilin üst tarafına bir değnek geçirirdik ya da bağlardık; kol gibi olacak şekilde. Sonrada bulabildiğimiz eski-püski elbiselerden giyindirip kadın yada adam şekline sokardık.

Devamını oku
Daha yeni yazılar »

© 2025 iNCi KöYü