Kategori: Haber (Sayfa 4 / 7)

184 kayıt bulundu

“Mal Mağarabaşına Çıktı..”

Geçen gün köyden yeni resimler geldi. Mal mağara başına çıkmış. Resimlerde tabi ki bu haberle ilgili.

Resimlere baktım? uzun uzun baktım. Çok gerilere gittim.
İlkokul yıllarıma, hodaklık yılları?

Bizim ilkokul yıllarımızda köy okulları erken tatile girerdi. Yaklaşık bir ay önce tatil başlardı?

Okul tatil olduğunda artık tabiat uyanmış, her taraftan yeşillikler fışkırmış, mal-davar artık otlakta karınlarını doyurmaya başlamış oluyordu.

Devamını oku

170 Yıl Önce İnci Köyünde Kimler Yaşadı? Tarihe Işık Tutan Belgeler!

Osmanlı devleti zamanında Anadoluda yapılan ilk nüfus sayımının tutanaklarını yayınlıyoruz…

Tanzimat döneminde 1842-44 yılları arasında yapılan nüfus sayımında köyümüzde kimler yaşamış isim isim hepsini yayınlıyoruz….

Yaklaşık 170 yıllık tarih aydınlanıyor….

Arkadaşımız Muammer AKÇAYın araştırmaları çok yakında İNCİKOYUM.COM’da olacak…

Oltu Birlik Beraberlik Vakfı’ndan Altın Yağmuru

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından her yıl 14-20 Nisan arası düzenlenen Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine Oltu Birlik ve Beraberlik Vakfı erken başladı. Vakıf, gerçekleştirmiş olduğu organizasyonla coşkulu bir katılımın yaşandığı program sonunda çeşitli dallarda yapmış olduğu yarışmalarda değişik yaş ve öğrenim gruplarında dereceye giren toplam 42 kişiyi birer altınla ödüllendirdi.

Bu yılki Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin ilk programını düzenledikleri ödül töreniyle gerçekleştiren Oltu Birlik ve Beraberlik Vakfı büyük takdir topladı. Oltuluların yoğun ilgi gösterdiği ödül törenine; Oltu Belediye Başkanı İbrahim Ziyrekin yanı sıra Erzurum İl Müftüsü Yakup Arslan da iştirak ederken vatandaşların bir kısmı aşırı ilgiden ötürü törenin gerçekleştiği Belediye Sinema Salonuna sığmadı.

Hafızlık, Ezbere Hadis Okuma ve Hz. Peygamberin Hayatı dallarında düzenlenen bilgi yarışmasının ödül töreni münasebetiyle düzenlenen program görkemli bir açılışa sahne oldu.

Ödül töreninin sunumunu üstlenen Sıtkı Toksoyun salondakilere hitaben yaptırdığı Salavat-i Şerifeden sonra programa geçildi. Saygı duruşu ve Okunan İstiklal Marşının ardından bu yıl 5ncisi düzenlenen Geleneksel Kutlu Doğum Programı Kuran-ı Kerim tilavetiyle devam etti. Oltu Birlik ve Beraberlik Vakfınca geleneksel hale getirilen ve bu yıl 5ncisi düzenlenen bilgi yarışması ödül töreninin açılış konuşmasını Vakıf Mütevelli Heyeti üyesi Mevlüt Akçay yaptı.

Akçay, Oltu Birlik ve Beraberlik Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ağırmanın Oltu Aslanpaşa Yüksek Öğrenim Öğrenci Yurdu inşaatının işleri dolayısıyla ödül törenine katılamadığını, 2 yıldır inşaatı devam eden yurt inşaatının yer tahsisi ve temel atma aşamasındaki katkıları nedeniyle Belediye Başkanı İbrahim Ziyreke teşekkür etti.

Minik Yürekler İlahi Grubunun davetlilere yönelik seslendirdiği hoş geldin ilahisi büyük alkış aldı. Vakfın kuruluşundan beri yapmış olduğu çalışmaların yer aldığı bir slayt sunumunun gösterildiği programda, Kutlu Doğum etkinliklerinin birer Mevlid ve ilahiden ibaret olmadığının altı çizildi. Oltu Birlik ve Beraberlik Vakfı olarak bir farkındalık meydana getirme adına ilçe merkezi ve köylerinde şubat ayı içerisinde yapılan duyurularla Hafızlık, Ezbere Hadis Okuma ve Hz. Peygamberin Hayatı konularında bir bilgi yarışması düzenlendiği vurgulandı.

ARSLAN: MÜSLÜMANLAR BİR BEDEN GİBİDİR

Bu arada ödül törenine katılan Erzurum il Müftüsü Yakup Arslan, kardeşlik hukuku üzerinde duran bir selamlama konuşması yaptı. Din kardeşliğinin kan kardeşliğinden önde geldiğini aktaran Arslan, inanan insanlar arasında sevgi bağı olduğu takdirde ancak tam anlamıyla iman etmiş olunacağına değindi. Müslümanların bir beden gibi olduğunu belirten İl Müftüsü Arslan, “Dün veya bugün dünyanın dört bir tarafında eza ve cefa çeken Müslümanlar varsa bu tek bir beden olamayışımızın acı bir neticesidir. Hep bana reb bana diyen bir zihniyetin parçası olmak inanan insana yakışmaz.” diye konuştu.

Ayvalı Köyü Camii İmam Hatibi Ahmet Akçayın seslendirdiği ilahiler, salonu dolduranlara duygulu anlar yaşattı.

Ödül takdimi sırasında konuşan Oltu Belediye Başkanı İbrahim Ziyrek ise Oltu Birlik Beraberlik Vakfının faaliyetlerini takdirle izlediğini belirterek, organizasyonda emeği geçenleri kutladı.

Coşkulu bir katılımın yaşandığı Geleneksel Kutlu Doğum Haftası Yarışması ödül töreninde dereceye giren toplam 42 kişi birer altınla ödüllendirilirken Oltu Birlik Beraberlik Vakfı geleneksel hale getirdiği Kutlu Doğum Haftası altın yağmurunu bu sene de devam ettirmiş oldu.

Öte yandan Oltu Birlik ve Beraberlik Vakfı yöneticileri amaçlarının herkesi Hz. Peygamberin hayatını öğrenmeye ve anlamaya teşvik etmek olduğunu belirterek bu tür faaliyetlerine devam edeceklerini kaydettiler.

Kaynak: İhlas Haber Ajansı

Samet Acar Güzel Ezan Okumada Bölge Birincisi

Kur’an-ı Kerim’i güzel okuma ve Ezan okuma” yarışması Pasinler Anadolu Lisesi Kültür Merkezi salonunda yapıldı.”Pasinler Anadolu İmam Hatip Lisesinin ev sahipliğinde düzenlenen program İstanbul Bahçeşehir Cami İmam Hatip’i ve Pasinler İmam Hatip Lisesi mezunu olan Fatih Göşker’in kuran tilavetiyle başladı. Jüri Başkanlığını İlçe Müftüsü Selim Yazıcı’nın yaptığı yarışma üç etaptan yapıldı. Yarışmanın birinci etabı olan Hafızlıkta beş okul yarıştı. İkinci etabında Güzel Kuran-ı Kerim okumaya beş okul katıldı. Ezan dalında altı okul yarıştı. Etap etap yapılan yarışma sonrası Hafızlık Yarışmasında Birinci Yakutiye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi Eren Dilgir oldu. Güzel Kuran-ı Kerim okuma yarışmasında birinci Pasinler Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Gökhan Ağverenli oldu.Ezan’ı güzel okuma da ise birinci Oltu Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Samet Acar oldu.Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün iller arası düzenleyeceği Hafızlık, Kuran-ı Kerim’i güzel okuma ve Ezan yarışmasında Hafızlık dalında Yakutiye Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi Eren Dilgir, Kuran-ı Kerim’i güzel okuma dalında Pasinler Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Gökhan Ağverenli, Ezan’ı güzel okuma dalında da Oltu Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Samet Acar Erzurum’u temsil edecekler.

Bugün Oltu’nun Kurtuluşu

Atatürk Üniversitesi Oltu Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Asaf Özkan tarihi geçmişi yaklaşık üç bin yıl öncesine dayanan Oltu ve çevresinin Malazgirt Savaşı’ndan sonra Türkler tarafından ele geçirildiğin ve o tarihten beri Türk varlığının güçlü bir parçası olarak varlığını sürdürdüğünü söyledi.

Oltu’nun düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü nedeniyle yüksek okuldu bir konferans veren Özkan, Osmanlı hakimiyetine girdikten sonra Oltu’nun ilk defa 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi’nden sonra Rus işgaline maruz kaldığını anlattı.

“Oltu ve çevresi bu tarihten itibaren 1918 yılına kadar 40 yıl Rus işgalinde kalmıştır” diyen Özkan, şöyle devam etti:

“Bu arada 1914 yılında I. Dünya Savaşı başlamış ve Osmanlı Devleti de Almanya ile birlikte bu savaşa dahil olmuştu. Başlayan savaş Elviye-i Selase ve Oltu halkı için ümit kaynağı olmuşsa da yaşanan Sarıkamış başarısızlığı bu ümidin kısa sürede sönmesine neden olmuştu. Ancak savaşın sonlarına doğru Şubat ve Ekim 1917’de Rusya’da çıkan ihtilallerin sonucunda Çarlık Rusya’nın yıkılması ve Bolşeviklerin iktidara gelmesiyle Ruslar Anadolu topraklarını boşaltmaya başladılar. Bu arada Kars’ta kurulmuş olan Kars Gizli İslam Komitesi ve bunun Oltu Şubesi olarak kurulan Oltu İslam Komitesi bölgede Rus silahları ile katliamlara girişen Ermenilere karşı bölge halkının teşkilatlanmasını sağladı. Buna rağmen, Ermeniler Oltu ve çevresinde birçok köyde katliamlara giriştiler. Ermeni katliamlarını engellemek isteyen Osmanlı Ordusu 1918’in başlarında ileri harekatla 3 Mart’ta Aşkale’yi 12 Mart’ta Erzurum’u ve 25 Mart 1918’de de Oltu’yu 40 yıllık esaretten kurtardı.”

Kars Milli İslam Şurası

Elviye-i Selase ve Oltu halkının kurtuluş sevincinin uzun sürmediğini, 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında yapılan Mondros Mütarekesi ile Elviye-i Selase bölgesinin tekrar boşaltılmak zorunda kalındığını ifade eden Özkan, konuşmasın şöyle tamamladı:

“Mütareke hükümlerini kabul etmek istemeyen Elviye-i Selase halkı ilk Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti olmak üzere Kars Milli İslam Şurası’nı kurmuşlardır. Daha sonra bu şura hükümeti 13 Ocak 1919’da Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti adını almıştır. Ancak 13 Nisan 1919’da İngilizlerin Karsı işgal etmeleri ve Cenub-i Garbi Kafkas Hükümetini dağıtmaları üzerine Oltu’da Yusuf Ziya Bey’in başkanlığında Oltu İslam Şurası kurulmuştur. Oltu İslam Şurası Mayıs 1919’dan 17 Mayıs 1920’ye kadar Oltu’yu yönetmiştir. Bu süreç içerisinde Oltu’da herhangi bir Ermeni katliamına izin verilmemiştir. 1920 başlarında İstanbul’da yeniden açılacak Meclis-i Mebusan’a Oltu İslam Şurası Rüstem Bey ve Yasin (Haşimoğlu) Beyleri Oltu mebusu olarak seçmişlerdir. Ancak 16 Mart 1920’de İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından işgali ve Meclis-i Mebusan’ın dağıtılması üzerine Yasin (Haşimoğlu) Bey Ankara’da açılan TBMM’ye katılmak üzere Ankara’ya gitmiş ve 17 Mayıs 1920’de TBMM’de yaptığı konuşma ile Oltu Anavatana katılmıştır. Böylece 40 yıl Rus işgalinde 2 yıl da anavatandan ayrı olarak varlık mücadelesi veren Oltu anavatana katılmış oluyordu. Bu tarihten sonra başlatılan Doğu Harekatının sonucunda Ermenilerle yapılan 3 Aralık 1920 tarihli Gümrü, Ruslarla yapılan 16 Mart 1921 tarihli Moskova ve Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’la yapılan 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşmaları ile Türkiye’nin Doğu sınırı bir daha değişmemek üzere çizilmiştir.”

atauni.edu.trden alıntı

Hattat Hasan Çelebi Cumhurbaşkanlığı Ödül Töreni

Köyümüzün medar-ı iftiharı Hattat Hasan Çelebi Cumhurbaşkanlığı Geleneksel Sanatlar dalında ödül aldı. Seçkin davetlilerin katıldığı ödül töreninde köyümüzden Prof. Dr. Mustafa Ağırman, Dr. Ender Altaş, Erzurum Atatürk Üniversitesi Rektörü Hikmet Koçak ve Hasan Çelebi’nin oğlu Mustafa Çelebi de ödül törenine katılarak Hattat Hasan Çelebi’yi yalnız bırakmadılar.

Törende Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ve Hattat Hasan Çelebi de birer konuşma yaptılar.

2011 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri; Sanat Tarihi dalında Prof. Dr. Semavi Eyice’ye, Edebiyat dalında Sezai Karakoç’a, Eleştiri alanında Doğan Hızlan’a, Geleneksel Sanatlar dalında Hasan Çelebi’ye verildi.

Cumhurbaşkanı Gül, Geleneksel Sanatlar dalında ödül alan Hasan Çelebi’nin Hüsnü Hat sanatını büyük kitlelere tekrar yayan ve buna önderlik eden bir şahsiyet olduğunu aktararak, “Kendisini birçok sergilerde de yakından tanımaktan eşim ve ben her zaman gerçekten büyük bir onur duyuyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Gül, Çelebi’nin dünyada birçok ülkeden öğrencileri olduğunu da belirtti.

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri, Türk kültür ve sanat yaşamına önemli katkılarda bulunan, ülkemiz kültür ve sanatının yücelmesine çalışan Türk vatandaşı ve yabancı uyruklu kişiler ile kurumlara Devlet adına onurlandırmak ve özendirmek amacıyla, 20 Ocak 1995 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, “Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü Yönetmeliği” uyarınca veriliyor.

Hattat Hasan Çelebi Ödüle Layık Görüldü

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerine bu yıl geleneksel sanatlar dalında layık görülen hattat Hasan Çelebi, sanat yaşamında 46 yılını geride bırakırken, yetiştirdiği öğrencileriyle, bu sanatın gelişmesi ve yaygınlaşmasına büyük katkılar sağlıyor.

AA muhabirinin görüştüğü 74 yaşındaki hattat Hasan Çelebi, hat sanatı serüveninin bütün hayatını kaplayan bir olay olduğunu ifade ederek, çok küçük yaşlarda, bilmediği halde, bu sanata karşı büyük ilgisi olduğunu, hat yazılarının hep dikkatini çektiğini söyledi.

Erzurumun bir köyünde doğup büyüdüğünü, o dönemde yaşadığı köyde hat sanatı bilen, bu kültür hakkında bilgisi olan kimsenin olmadığını anlatan Çelebi, bir süre hafızlık yaptıktan sonra Kuran ilimlerinde ilerlemek için İstanbula geldiğini dile getirdi.

İstanbulda Kuran ilimlerine ağırlık verdiğini kaydeden Çelebi, camilerde, antikacılarda, hat eserlerini gördüğünde hayran hayran baktığını ve zamanla da hat sanatına olan ilgisini arttığını vurguladı.
Çelebi, askerlikten sonra bir ara yine Anadoluya dönmek zorunda kaldığını, köyüne yakın bir merkezde müezzinlik yaptığını kaydederek, Bu sanata karşı olan sevgi durmuyor, bir yerden mutlaka patlak veriyor dedi.

Orada, yağlı boya ile dükkan tabelaları yazmaya başladığını, bazen eski yazıların denemelerini yaptığını, ancak tekniğini bilmediğini ifade eden Çelebi, ilk kez orada bu sanattan anlayan bir kişinin kendisine teknik konusunda bilgi verdiğini kaydetti.

Hasan Çelebi, bu olayın merakını iyice tetiklediğini ve bu işin üzerine iyice yoğunlaştığını dile getirerek, daha sonra tahtadan kalemler yaparak normal kalem mürekkebiyle çalıştığı caminin içerisine dört halifenin ismini yazdığını anlattı.

Hattat Çelebi, hat sanatını ilerletmek için tekrar İstanbula döndüğünü vurgulayarak, burada hat sanatı ustası Hamit Aytaç ile tanıştığını ve ondan kendisine ders vermesi talebinde bulunduğunu, ancak Hamit Beyin meşgul olduğu gerekçesiyle öğrencisi olan Halim Beye yönlendirdiğini söyledi.

4 ay sonra Halim Beyin bir trafik kazasında vefat etmesi üzerine cesaretini toplayarak, tekrar Hamit Beye gittiğini ve bu sefer Hamit Beyin kendisini kabul ettiğini aktaran Çelebi, ondan sonra vefatına kadar ondan ayrılmadığını kaydetti.

Hasan Çelebi, hat sanatına bilfiil 1964 yılında başladığını Bir 10 senelik dönemim, hat öğrenme ve icazet alma dönemimdir. Ondan sonraki dönemde bir baba oğul gibi Hamit beyi ziyareti hiç bırakmadım, her hafta ziyaretine gittim. Son 1,5 senesini hastanede geçirdi ve orada vefat etti diye konuştu.

O günkü zihniyetle bu sanata değer verilmediğine işaret eden Çelebi, Hatta bana Niye bu işle uğraşıyorsun?, Bu işten vazgeç artık, bu iş bitmiş diyenler oldu. Ama öyle değilmiş. bir milletin bünyesinde sanatlara karşı bir heves bir merak varsa, o hiçbir zaman kaybolmuyor dedi.

-İlk öğrencisi Amerikalı-

Hamit Hocanın, 1976da ders almak için müracaat eden Amerikalı bir kişiyi, çok meşgul olduğunu söyleyerek kendisine havale ettiğini ve böylece ilk talebesinin bir Amerikalı olduğunu anlatan Çelebi, şu anda onun da memleketinde birçok talebesinin olduğunu bildirdi. Ardından düzenli olarak hat sanatı konusunda ders verdiğini ifade eden Çelebi, talebelerinin arasında Davut Bektaşın çok başarılı olanların da çıktığını kaydetti.

Hasan Çelebi, Hamit Aytaçın 1982de vefatından 3 yıl sonra IRCICAnın hat sanatıyla ilgili bir müsabaka düzenlediğini, bu müsabakanın hat sanatına olan ilgiyi sadece Türkiyede değil yurt dışında da alevlendirdiğini belirtti.

Hattat Çelebi, o müsabakada dereceye girenlerin hep Türkiyeden hattatlar olması üzerine diğer ülkelerden taleplerin arttığını kaydederek, Hat sanatının esas merkezinin, İstanbul olduğu dünyada takdir ediliyor şeklinde konuştu.

Başta, İslam ülkelerinin hepsinden kendilerine müracaatlar olduğunu, onlarla yakından ilgilendiklerini, bazılarına mektupla ders verdiklerini anlatan Çelebi, mektupla ders alanların da mutlaka en az 1-1,5 aylık dönemler halinde İstanbula geldiklerini ve hat sanatında hangi tür malzeme kullanılacağını, nasıl kalem kullanılacağını, mürekkep kağıt kalem gibi malzemelerin hangisinin daha iyi olacağını öğrendikten sonra memleketlerine döndüklerini, ardından derslerin yine mektupla sürdürüldüğünü söyledi.

-Bizim ölçülerimiz, pirenin ciğeri pirenin bacağı-

Hattat Hasan Çelebi, şöyle devam etti: Bu sanatın ölçüleri, çok hassastır. Bugün kullanılan nano teknolojiyi aşağı yukarı 1400 senedir bu sanatı icra edenler zaten kullanıyorlar, Bizdeki noktalar ölçüler, o kadar ince ki bizim o günkü tabirlerimiz, pirenin ciğeri pirenin bacağı ölçüleridir. Bir hattın bir kenarında bir pirenin bacağı kadar fazlalık ya da noksanlık erbabının gözüne batar. Bunu affetmeyiz, bunda hata var deriz. Aşağı yukarı İslam ülkelerinin hepsinde birer ikişer talebimiz var. Şimdi onlar da kendi ülkelerinde talebe yetiştiriyorlar. Maksadımız kendi mutluluğumuz değil, bu Kuran hattının Kuran yazısının yayılması ve bekaası. Bu kadar eski tarihlere dayanan bir kültürün basit sebeplerden dolayı ortadan kalkmasına gönlüm lazım değil.

-Hat sanatını öğrenmek için günde 30 saat çalışmak lazım-

Hattat Çelebi, hat sanatının çok zor olduğunu ve sabra dayandığını aktararak, Hat sanatını öğrenmek için günde 30 saat çalışmak lazım geliyor. Yani o kadar çok konsantre olacaksınız. 90 yaşına gelmiş hattatların ölürken, Ölümüme değil, hattı öğrenemedim, gidiyorum diye üzülenler olduğunu biliyoruz. Bu da gösteriyor ki bu kadar sıkı bir çalışmaya rağmen, bir ömür bu sanata yetmiyor diye konuştu.
Çelebi, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bugüne kadar 60a yakın kişiye icazet verdim. Bunların içinde, çift icazetli olanlar vardır. Bu şu manadadır: Yazı çeşitleri 6 tanedir. Örneğin ilk çalıştıkları sülüs nesih ona icazet veriyorsunuz, sonra dayanamıyor, diğer bir kalem daha öğreniyor. Hat sanatında çeşitlerin kısımların cinslerin ismi, kalem olarak geçer, sülüs bir kalem, nesih bir kalem, talik bir kalem olarak isimlendirilir. Hepsinin kaideleri yazım teknikleri ve şekilleri ayrı. İcazet alanların 11-12si hanım. Yurt dışından icazetli hanımların sayısı 3ü geçmiyor. Türkiyenin çeşitli bölgelerinden icazet alanlar varsa da ağırlıklı İstanbuldan. 26 da yurt dışından icazetli kişi var. İslam ülkeleri dışında, Amerika, Japonya, Sibirya, Güney Afrika, İspanya ve İngiltereden de icazet alan talebelerimiz oldu. Bir kişi, hat sanatına başladıktan sonra en erken 6 senede icazet alır. Eğer mektupla çalışırsa bu süre 8-10 seneye çıkar. Hatta, fakülteleri bitirmiş olanlar bile 3,5-4 sene çalışmadıkça icazeti alacak kıvama gelemiyorlar.

Hasan Çelebi, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülünün bu yıl geleneksel sanatlar dalında kendisine verilmesine ilişkin olarak da duygularını şöyle dile getirdi:
Beni ona layık görmüşler. Tabii burada ben şahıs olarak kendimi ona yeterli görmüyorum, ama bu sanatın takdiri bakımından güzel bir duygu ki tabii ki çok seviniyorum. Hayatımda birçok yerden ödüller aldım, devlet başkanlarından takdir aldım, ama tabii bu milletimizin takdiri olduğu için daha başka, daha değerli. Bu hususta çok sevinçliyim, duygularımı ifade etmekte güçlük çekiyorum.

Hasan Çelebi, oğlu ve kızının hat sanatıyla değil, tezhiple ilgilendiklerini anlatarak, İnşallah torunlardan çıkar da onu yetiştiririz dedi.

Çelebi, Şu anda yeni talebe kabul etmiyorum, birazcık yorgunluk geldi. Öğrenmek isteyenleri, talebelerime yönlendiriyorum. Dışarıdan gelenler, ısrarla benden bir şeyler öğrenmek istedikleri için 2-3 kişi ile haftada bir onlarla ilgileniyorum diye konuştu.

-Yüzlerce eser üretti-

Bugüne kadar yüzlerce eser ürettiğini, bir dönem senede 250-300 eser ortaya çıkardığını aktaran Çelebi, yeni çalışmaları da bulunduğunu, bunların bir kısmının cami işleri olduğunu belirtti.

Yurt dışındaki birçok caminin yazılarını yazdığını, bunların içinde en önemsediği çalışmasının İslamda ilk yapılmış olan Medinedeki Kuba mescidinin içindeki yazıları yazma görevi olduğunu, 1986-87 yıllarında bir yıl orada kalarak, kendisine verilen bu şerefi yerine getirdiğini kaydetti.

Hattat Hasan Çelebi, Benim için hayatta önemli olan yazılarım, eserlerim değil, benim en kıymetli eserlerim, talebelerimdir. Benden sonra hat sanatının, yalnız Türkiyede değil, yeryüzünde devamını sağlayacak olanlar talebelerimdir ki bu benim için iftihar meselesidir şeklinde konuştu.

Kaynak: Star Gazatesi

Bayram O Bayram Ola…

“Can bula cananını
Bayram o bayram ola
Kul bula sultanını
Bayram o bayram ola

Hüznü keder def ola
Dilde hicab ref ola
Cümle günah af ola
Bayram o bayram ola

Tevhid ede şevk ile
Hakkı seve şevk ile
Tasdik inerse dile
Bayram o bayram ola

Dildeki Rahman olur
Dertlere derman olur
Azade ferman olur
Bayram o bayram ola

Lütfiye lutfu kerim
Erişe Rahmi Rahim
Ber murad ede fehim
Bayram o bayram ola”

Hattat Hasan Çelebinin izi!

İstanbulda yazılıyor hala en güzel kuran

Kendini bildi bileli kağıda ve üstüne yazılacak olana büyük iştiyak duyuyordu. Çocukluğundan itibaren en küçük kağıt parçasını bile değerlendirme isteğiyle yanıp tutuşuyordu. Henüz tam olarak ne olduğunu bilmiyordu ama işte içi dışarıya, kağıda taşmak isteyen Kuran harfleriyle mi doluydu?

Önce ezberledi bu yüce kitabı. Ardından medrese eğitim tarzıyla anlamaya çalıştı. Kuranın ne bitmez tükenmez bir hazine, hudutsuz bir derya olduğunu anladı. Artık hem içine, içeriğine hem de harflerine aşık bir hurufiydi. Yazmalıydı.

Bu yüzden Erzurumdan evleneceği Yusufeline, oradan hattın merkezi İstanbula varıncaya dek içinde hep eskizler yapıp durdu. Sonra büyük hat ustası Hamid Aytaçın rahle-i tedrisinde geçen zor yıllar … Üstüne çizgi çekilmiş, dışlanmaya çalışılan, hatta yasaklanan bir Medeniyetin göstergelerinden biriydi bu sanat da. Bu yüzden var olan her üstad büyük bir değeri haizdi ve bu değer ancak aşkla sevenler tarafından korunup devam ettirilebilirdi. Üstad Hasan Çelebi de önce sevgisi ve sabrıyla sonra da mükemmel hattıyla bunu yaptı. Bir yandan imamlık görevini sürdürürken diğer yandan ta sabahın şafağından itibaren yazmaya başladı. Şimdi Araplar arasında büyük saygı ifadesi olarak kendisine ŞEYH denir. İranda Farisiler Onunla kamışların, aharlı kağıtların sergilendiği çarşılarda gezebilmek, Ona eşlik edebilmek için birbirleriyle yarışırlar.

Dostları, hocaları

Yurt içi ve yurt dışı sergilerin, yarışmaların vazgeçilmez üstadlarında biridir. Özellikle şu anda İKÖ genel sekreteri olan Ekmeleddin İhsanoğlu ile IRCİCAda başlayan dostlukları ve burada hatta olan ilgiyi arttırmak, iyi hattatlar ortaya çıkarabilmek için düzenledikleri yarışmalar, açılmasına önayak oldukları sergiler çok önemlidir. Türkiyede Kuran harflerinin estetik yazımı demek olan hattın, Cumhuriyet devrimleri sonrası yaşatılmasında, diriltilmesinde ve geliştirilerek sonraki nesillere aktarılmasında böyle büyük şahsiyetlere ve kurumlara çok şey borçluyuz. İşte Üstad Hasan Çelebi kendilerinden ders ve sonrasında icazet aldığı hocaları HAMİD AYTAÇ, KEMAL BATANAY, NECMEDDİN OKYAY Beyfendilerden sonra ülkemizde bu sanatın ve etrafında gelişen diğer sanatların yayılmasında ve sevilip öğrenilmesinde etkili olmuş bir imamdır.

Dünyanın her yerinde kendisinden saygıyla ve imrenilerek bahsedilir. Çok önemli camilerin içleri Onun yazılarıyla daha da güzelleşmiştir. Mescid-i Nebevi, Kuba Mescidi, Kıbleteyn Mescidi, Kocatepe Camii bunlardan bazılarıdır.

Son dönemlerde yazdığı ferman tarzındaki yazıları da çok etkileyicidir. Hem geleneksel formlarda eserler vermekte mahirdir hem de yeni denemelere açıktır. Bu modern denebilecek hatlar gelenekselin ruhundan kopmadan sergilerde, koleksiyonlarda, meskenlerin, sarayların, köşklerin duvarlarında tıpkı muhteşem klasik eserleri gibi bakıp görenlere, seyredenlere estetik hazlar yaşatmaktadır. Üstelik bu olağanüstü eserleri, çalışmaları çok da pahalı değildir. Cumhurbaşkanlarına, krallara, başbakanlara, prenslere, hanedan üyelerine, sanatçılara, yazarlara, iş adamlarına ve bu kutsal fenden anlayan yüzlerce, binlerce kişiye istekleri doğrultusunda hatlar yazmıştır.

Yaşı 70e ulaştığı halde hala aşkla, şevkle çalışmaya devam etmektedir. Tıpkı 30-40 yıldır yaptığı gibi sabah namazından sonra başlar kağıtla kamışı buluşturmaya. Saatlerce kesintisiz çalışır. Yorgunluğunu eşinin hazırladığı nefis kahvaltılarla, bol şekerli çaylarla ve biraz dinlenmeyle giderdikten sonra yeni istifler için masasının başına geri döner. Her ne kadar bazı sağlık sorunları başlamış olsa da o, hızını kesmeden nişastalı, yumurtalı, genelde kahverengi tonların hakim olduğu aharlı kağıtların üstünde akmaya devam etmekte.

Dünyanın her yerinden hikayeler!

Mekkeden, Medineden, Bağdattan, Tahrandan, İsfahandan, Kahireden, Şamdan, Kuveytten, Dubaiden, Kuala Lumpurdan, İstanbuldan, Bursadan, Almanyadan, Orta Asyadan ve daha pek çok memleketten hikayeleri, hatıraları, müşahadeleri vardır. Bunları; kıssalarla, fıkralarla iç-içe geçirerek öyle tatlı bir üslupla anlatır ki, dinleyenler sohbetinin bitmesini istemezler. Zihni de hafızası gibi berraktır, karmaşık değildir.
Elinde çok sevdiği yazı yazmaya hazır kağıt tomarları, çantasında da açılmış veya açılmayı bekleyen çeşit çeşit kamışlarla gezinir genellikle. Kendisine geleni boş çevirmez. Zamanı varsa bizzat kendisi yardım etmeye çalışır. Uygun değilse, işleri yoğunsa nazikçe icazetli ve artık ustalaşmaya başlamış talebelerine yönlendirir.

Üstad Hasan Çelebinin rahle-i tedrisinde yüzlerce belki binlerce kişi hat meşk etmiştir. Türkiyeden ve dünyadan (Amerika, İran, Japonya, Mısır, Afrika, Arap ülkeleri…) bir çırpıda sayılamayacak kadar çok, zat-ı şahanelerinden icazet alan öğrencisi var. Bu BÜYÜK HATTAT hala ders vermeye, kırmızı kalemlerle yanlışları düzeltmeye, mektuplarla bilhassa yurtdışından veya yurdun uzak yerlerinden gelen dersleri; Rabbi yessirleri, besmeleleri dikkatlice inceleyip öğrencilerine mektup-derslerle de hattın inceliklerini öğretmeye gayret sarfediyor.

Hattat Rakımın talebi!

Azametli, heybetli bir dış görünüş; sakin, acele etmeyen, sabırlı, yumuşak bir ruh. Bunca yıldır yazıyor. (40. Sanat yılını devirmiş bile ) Yorgun değil bundan ötürü. Ama hayatın diğer meşgaleleri, zorlukları, Celal tecellileri her insanı etkilediği gibi onu da etkilemiş, etkiliyor. Yine de şimdi bu güzel geleneğin fedakar, azimli, çalışkan, yenilikler peşindeki usta hattatını ders verirken, meşk ederken, istifler yaparken seyrederseniz kendisini harflerin kıvrımına, hendesi estetiğe ne güzel kaptırdığını görürsünüz. Sanki dünya ve içindekilerin o anda flulaşıp belirsiz bir hayale dönüştüğünü anlar gibi olursunuz. (Sanatçı sanatının sığınağında teskin olmak ister.) Çünkü hatta meftundur O. Bu meftunluğu ve sevgisi rüyalarında Onu adeta metafizik bir boyuta taşıyor. Rakım Efendinin ebedi istirahatgahının yanındaki caminin yazılarını yazmasını isterler kendisinden. Mütereddittir. Büyük bir hattatın, hattından memnun kalıp kalmayacağını düşünüp durur bir süre. Ve bir gece düşüne misafir olan Rakım Efendi Hasan Hocanın yazmasını ister ve Onu buna adeta teşvik eder. Artık gönül rahatlığıyla çalışmaya başlar. Bu büyük meslekle hemhal olduğunun önemli işaretlerinden biridir bu rüya. Ama zaten Picassonun ve pek çok batılı sanatçının gıptayla ve kıskançlıkla seyrettiği hattın muhteşem eserlerini vermeye nerdeyse yarım yüzyıldır devam eden bu mütevazi ama büyük sanatkarın sanatıyla bütünleşmesine başka işaretler aramaya gerek var mı?

Kendisine sağlıklı ve uzun bir ömür diliyoruz. İnşallah hat kaleminden nice bin cennet nimetleri varolmaya devam eder. Başladığı ama henüz bitiremediği Kuran-ı Kerimi yazdıkça canına can gelir inşallah.

Mustafa Nezihi Pesen

Kaynak: http://www.dunyabizim.com/index.php?aType=haber&ArticleID=1461

Mezarlığın Duvarı, Gölyerin Yolu Yapıldı

Mezarlığın duvarlarının yapılması yaz aylarından planlanıyordu. Muhtarın gayreti ve köylülerimizin çalışmasıyla büyük bir kısmı tamamlandı.

Gölyerin yollarına da el atan muhtarlığımız, Garaotluğun yokuşa neşter attı. Yani Garaotluğun yokuş tarihe karıştı.

Ayrıca Iğasordan, Orcukdereden geçip Egokuma ulaşan başka bir yol daha yapıldı.

Köylülerimize ve gayret eden muhtarımız İsmail Altaşa teşekkür ederiz.
Resimler: Mustafa Alkan

Şevket Ağırman Hakka Yürüdü

Köyümüz büyüklerinden Şevket Ağırman dün gece vefat etti.

Servet, Faruk ve Şeref Ağırmanın babaları olan Şevket Ağırman bir süredir hastaydı.
Birlik Cami emekli imamı muhterem hocamız Ali Hafızın kardeşi, Prof Dr. Mustafa Ağırman ve İston Genel Müdürü Ahmet Ağırmanın da amcası olan Şevket Emi, bugün öğle namazını müteakip Aslan Paşa Camiinde kılınacak cenaze namazından sonra köyümüz mezarlığında defnedilecektir.

Merhuma Allahtan rahmet yakınlarına da başsağlığı diliyoruz. Allah mekanını cennet etsin.

Taziye için irtibat tlf.
Servet Ağırman 0442 816 14 50 – 0533 313 17 74
Şeref Ağırman 0537 837 16 17

Bu Gece KADİR GECESİ

Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla
1 – Doğrusu Biz, onu Kadr gecesinde indirdik
2 – Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin sen?
3 – Kadr gecesi; bin aydan daha hayırlıdır
4 – Melekler ve Rûh, o gece Rablarının izniyle her iş için iner de iner
5 – O, tanyeri ağarıncaya kadar bir selâmettir

Tüm hemşerilerimizin ve İslam aleminin Kadir Gecelerini kutluyoruz.
Hayırlara vesile olması dileğiyle…..

Yarın Keteleri Pişirin Öbürgün Dağaaaaa

2011 Dağ Günü

Yıllardır süregelen köyümüzün dağ günü bu sene de her zamanki gibi güzel geçti.

Dağ gününe katılmış olanlar için tekrar olsa da katılmayanlar için kısa bir özet yapmak istiyorum. Katılmış olanlar da şunu bilsinler ki, yazdıklarım benim gördüklerim benim yaşadıklarım. Yorumlar kısmına yada bir yazıyla herkes kendi görüşlerini yazabilir.

“YARIN KETELERİ PİŞİRİN ÖBÜRGÜN DAĞAAAA” diye bağırılmadı. Zaten uzun zamandır herkes keteleri ne zaman pişireceklerini ve dağa ne zaman gideceklerini biliyordu. Bizim sitede de duyurulmuştu.

En büyük hazırlık haliyle kebap için oluyor. Köyde eskisi kadar davar yok. Çevre köylere müracaat ediliyor ya da Oltudan temin ediliyor ya da köyde davarı olan iki kişiden birinden alınıyor. He bu arada et fiyatları 25 tl civarında.

Tabi erkekler kuzu ayarlarken kadınlar da katmer, kete telaşında. Yazın istirahata geçmiş olan fırınlar yeniden hayat buluyor ve dağ günü heyacanına katılıyorlar.

Oltudan gelen köylülerimiz üç gün öncesinden gelip ailece kamp kuruyorlar. Çevürmenindüz ta perşembe akşamından ışıl ışıl yanmaya başlıyor.

Cuma ve Cumartesi akşamları da gelenlerle birlikte Gedükte ki Dağ Günü beklentisi ve heyacanı zirveyi buluyor.

Ben, çadır kurmak için Cumartesi ikndiden sonra vardım Çevürmenindüze. Önce bir telaş yaşadım, yer bulma telaşı. Her taraf dolmuş kenar yerler de boşluk var yada karşıda Emzatın güneye geçmek gerek. Neyse İdris Hocanın camisine ve çeşmeye yakın bir yer buldum ve çadırı kurdum yeğenlerle beraber.

Hava kararmaya başlayınca davul-zurnanın sesi duyulmaya başladı. Bu arada meydana elektrik sistemi kuruldu ve ışıklandırıldı. Bar başladı. Bolbol havai fişekler atıldı.

Geceyi orada geçireceklere iyi geceler dileyip köye döndüm.

Sabahın köründe son hazırlıkları yapıp tekrar ev halkını da alarak dağın yolunu tuttum.

Sabah kahvaltısından sonra şişi vurup ocağın üzerine attım. Saat 11 civarında müzisyenlerin sesi duyuldu. Ve merkeze doğru toplanma başladı. Daha sonra program başladı.

LİSELER ARASI BİLGİ YARIŞMASI

Liselerarası bilgi yarışmasını düzenleyenlerden İsmail Aktaş, yarışmayla ilgili bir konuşma ve değerlendirme yaptı. Yarışmada dereceye giren öğrencilere ödülleri verildi.

Dereceye girenler:

  1. Sevilay Sancar : Anadolu ihl.
  2. Kader Ağırman: Anadolu ihl
  3. Osman Çelebi: Anadolu Lisesi

ve yarışmaya katılan kırk kadar öğrenciye ayrıca ödüller verildi.

Mustafa Ağırman hocanın katılımı bu dağa ayrı bir anlam kazandırdı.
Oltu kaymakamı ve başka davetliler de vardı.

Namazdan sonra rahmetli hocamız İbrahim Akçay için sitemiz aracılığıyla okunan hatimlerin duası yapıldı.

KÖY AĞASI

Koç satışında açık artırma usulu ihale yapıldı.
En fazla değeri veren Ali Akyüz köy ağası seçildi. Ulaşılan değer 5000tl oldu.

Erkeklerin ve kadınların ayrı bar oyunlarından sonra şenlik yavaş yavaş sona erdi.

İkindiden sonra çadırlar sökülmeye başladı.

Ve bir dağ dünü macerası da böylece sona erdi.

Dağ günlerinin güzelliklerini ve eksikliklerini inş. başka bir zaman değerlendirelim.

Bu Gece BERAAT Kandili

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bu geceyi Hz. Âişe validemize tanıtırken şöyle buyurmuştur:

“Bu gece Şabanın onbeşinci gecesidir. Allah Teâlâ bu gecede Benü Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca insanları Cehennemden kurtarır. Ancak kendisine şirk koşanların, müslümanlara karşı kin ve düşmanlık besleyenlerin, akrabaları ile münasebeti kesenlerin, gururlu ve kibirlilerin, ana-babasına asî olanların ve içki içmeye devam edenlerin yüzüne bakmaz.” (Buhârî, et-Tergîb vet-Terhib, II, 118).
İnsanların bir sene içerisindeki rızıkları, zengin veya fakir olacakları ve ecelleri gibi mühim hususlar o gece içerisinde meleklere bildirilir. O geceyi ibâdet ve tâatla geçirmek ve nafile namaz kılmak sevaptır. Fakat o geceye mahsus belirli bir namaz şekli yoktur. Nitekim Peygamber Efendimiz bu geceyi ibadetle geçirmiş ve Allaha şöyle dua etmiştir: “Azabından affına, gazabından rızana sığınır, senden yine sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamdetmekten âcizim. Sen seni senâ ettiğin gibi yücesin.” (et-Tergib, II, 119, 120).

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bizlere de şöyle buyurmuştur:

“Şaban ayının yarısı (Berâet gecesi) gelince: gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz. Cenâb-ı Allah o gece güneşin batmasıyla dünya göğüne iner ve şöyle der: Benden af dileyen yok mu; onu affedeyim. Rızık isteyen yok mu; rızık vereyim. Şifaâ dileyen yok mu; ifâ vereyim.”

“Allah Teâlâ Şabanın onbeşinci geresi (Berâet gecesi) tecelli eder ve ana-babaya asi olanlarla Allaha ortak koşanlar dışında bütün kullarını bağışlar.” (İbn Mace, İkametüs-Salât, 191; Tirmizî, Savm, 38).

Şamil İslam Ansiklopedisi

Liseli Gençlik Yarışıyor

LİSELİ GENÇLER ARASI BİLGİ YARIŞMASI

Yarışma İçeriği

Aşağıda belirtilen şartlara uygun öğrenciler arasında düzenlenecek bilgi yarışması, Osman Nuri Topbaş’ın kaleme aldığı HAKKA ADANMIŞ GENÇLİK adlı kitaptan hazırlanan bilgiye dayalı sorulardan oluşmaktadır. Yarışmada öğrenciler, çoktan seçmeli 50 sorudan oluşan yazılı sınava tabi tutulacaktır. Yarışmada dereceye giren öğrenciler ödüllendirilecektir. Yarışmaya katılan öğrencilerin, aşağıda belirtilen yer ve zaman da sınava hazır şekilde bulunmaları gerekmektedir.

Katılım Şartları

Ortaöğretim kurumlarında halen öğrenim görüyor olmak,

İnci köylü olmak,

Oltu veya İnci köyünde ikamet ediyor olmak,

Hakka Adanmış Gençlik adlı kitaba sahip olmak.

Yer ve Zaman

İnci Köyü İlköğretim Okulu

10.07.2011 Pazar Saat: 11.00

Ödüller

Yarışmada BİRİNCİ olan öğrencimize 1 Cumhuriyet Altını,

Yarışmada İKİNCİ olan öğrencimize 1 Yarım Altın,

Yarışmada ÜÇÜNCÜ olan öğrencimize 1 Çeyrek Altın,

Diğer öğrencilere ise teşvik ödülü verilecektir.

Ödül Töreni

Liseli Gençler Arası Bilgi Yarışması’nda dereceye giren öğrencilerimize ödülleri, İNCİ KÖYÜ GELENEKSEL AKDAĞ ŞENLİKLERİNDE tören şeklinde takdim edilecektir.

KONUŞMACI: PROF. DR. MUSTAFA AĞIRMAN

Organizasyon: İNCİ KÖYÜ GENÇLİĞİ

İRTİBAT TELEFONLARI: 05427644409 / 05365974621

Muhterem İbrahim Akçay Hocamızı 19. Ölüm Yıldönümünde Rahmetle Anıyoruz

26 Haziran 1992 yılında aramızdan ayrılan HAFIZ İBRAHİM AKÇAY hocamızı 19. ölüm yıldönümünde rahmetle anıyoruz.

Yüzlerce insana Kuran okumayı öğreten onlarcasını da hafız yapan hocamızı sitemizde yayınlayacağımız bir dosyayla yeniden hatırlamak istiyoruz.

İlk olarak hocamız hakkında hazırladığımız bilgileri sunacağız. Sonra hocamız hakkında yazılan yazıları sunmak istiyoruz.

Aslında hocamız hakkındaki bir çok anı aynı zamanda köyümüzdeki Kuran öğretimi için de bir tarih çalışması sayılacaktır. bu çalışmalar hem kendi öğrencilik yılları için hem de hocalık yılları için o dönemler tutulan bir fener olacaktır.

Ayrıca bazı söyleşilere de yer vereceğiz dosyamızda.

NOT: Hocamız ve tüm geçmişlerimiz için okunan hatimlerin duası köyde yapılacaktır.

« Daha eski yazılar Daha yeni yazılar »

© 2025 iNCi KöYü